Alman DMAX kanalında, elektrikler kesilirse, sular kesilirse, güneş patlar ısınma artarsa, iletişim ağları aniden kapanırsa… gibi belgeseller çıkıyor. Bu tür belgesellerde, ilk ölen insanların büyük metropollerde yaşayanlar olacağı iddia ediliyor. Tamamen iletişime, ulaşıma ve enerjiye dayalı bu büyük şehirlerde ani kesintilerden direk etkilenecek, yeme içme gibi en acil ihtiyaçlara ulaşamayan insan kısa sürede yok olacak deniliyor.Günümüzde en küçük yerlerde bile elektrik kesintileri, su kesintileri, internet kesintileri hayatımızı anında olumsuz yönde etkiliyor.
DMAX belgesellerinde her ne felaket olursa olsun, dünyada en uzun süre ayakta kalan yerleşim yerlerinin toplu hizmete bağımlı olmayan, elektriğin, suyun, internetin olmadığı küçük köyler olacağına dikkat çekiliyor.
Çünkü küçük yerlerde ilkel şekilde yaşayan insanların en büyük avantajı bağımsız hayat tarzlarıdır.
Ne demişti Atatürk ! "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir"
1923'te kurulan Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kalkınmaya köylerden başladı. Bağımsız ülkemizde, bağımsız köyler yetiştirmek için toprak, ağalardan alınıp köylüye dağıtıldı. Köy enstitüleri ile köylü bilinçlendirildi. Kendi fabrikalarımızda üretilen traktörler köylüye dağıtılmaya başlandı. Onlarca fabrikalar kurup savaş uçakları dahil her şeyimizi kendimiz üretirken düsturumuz, Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye dediği gibi; “İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN” dı. Adı sonradan değiştirilen Osman Gazi'nin Kurduğu Devleti Aliye, Yavuzla birlikte Osmanlı oldu. Arap emperyalizmi ile yıllar içinde yok olup gitti. Atatürk'ün kurduğu Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti 'de ilk darbeyi 27 yıl sonra 1950'de aldı. Ağalardan alınıp köylüye dağıtılan toprakları içine sindiremeyen bir toprak ağası, kendi partisini kurup, Yavuz'un argümanları ile iktidar oldu. Türk Ordusunu kimseden izin almadan yalakalık olsun diye Amerika'nın hatırına Kore'ye gönderdi. Şehitlerimizin karşılığında Peygamber Ocağının Mehmetçikleri NATO ya bağladı. Cumhuriyet'in fabrikalarını bir bir kapatılıp Amerikan İngiliz ve Avrupa'nın kapısına bağladı. Böylece ordumuz NATO'ya bağlandığı gibi ekonomimizde İMF'ye teslim edildi. Avrupa Birliğine 'de bağlanacaktık. Ecevit önledi.
Aynı politikalarla geldik bu günlere, kendi yağı ile kavrulan güzel ülkemde her ihtiyaç dışarıdan temin edilir oldu. Köylerimiz boşaldı. Yerli üretim bitti. Koskoca ülkemiz bugün önce İstanbul'a, sonra Arabıyla, İngiliziyle neredeyse tamamıyla dışa bağımlı durumda.
Bu durumda beklediğimiz İstanbul depremi olduğunda ne olur ? Ya da İstanbul'da iki köprünün bombalanması, ele geçirilmesi bize niye mal olur hiç düşündük mü ?
Tüm Türkiye aç kalır.
Yiyecek Yok, içecek yok, internet yok, elektrik yok, akaryakıt yok, yardım yok.
Bizim nesil, köylerde elektriksiz, doğal gazsız, kömürsüz, internetsiz, yolsuz, susuz yaşadık. Yaşanabileceğini biliyoruz. Hiçbir kesinti bizi aç ve açıkta bırakamazdı çünkü biz bağımsız yaşıyorduk.
Yeni nesil bağımsızlıkta mümkün !
Tüm dünyada akıllı şehirler diye bir model gelişti. Bu model yıllar önce Atatürk'ün hayalindeki bağımsız köylerdi. Ecevit'in Köy Kent modelleriydi. Ağalar, zenginler işçi bulamayacağız diye bu insanları emperyal taktiklerle karalayıp yok etmeye çalışıyor.
Ey halkım, ya uyanır neslini yaşatmak için insan gibi bağımsızlığın için mücadele edersin.
Ya da kula kul olarak sürünürsün. Kim bilir belki de ilk depremde aç kalarak ölürsün!
Siyasilerden talebimizdir. Bize bağımsız Akıllı Şehir Modelleri ile gelin.