Son iki-üç yılın bilançosu yağsız ve kıymıklı kazık gibi dikiliverdi karşımızda. Devletler dikilitaşları bunun için dikiyordur belki de ha? Önce Rusya komşusuna ani savaş açtı! Sebep yok, mantık yok. Saldırdı Rusya. Bunu gören İsrail “Dikkatler Rusya’ya yönelmişken ben ortalıkta terör estireyim!” deyip Gazze’yi tarım arazisine çevirdi. Hastane, ilkokul, cami… Ne varsa bombaladı İsrail. Ceplerdeki akıllı telefonlar patladı! Ardından bir anda ABD İran’a çullandı. Yerin 120 metre altında özel betondan yapılmış nükleer sığınakları delip içindekileri vurdu. Hindistan ise bu hengamede Pakistan’a lölöye girişti. Yahu bir durun yav! Bir saniye yahu!
Görülüyor ki savaşın tohumu savaş. Meyvesi ise kan, nefret ve acı.
Gerçekten. Ne oluyor?
Rusya Batı ile örtülü işbirliği içinde. Ukrayna’ya saldırarak Dünya ve Batı kamuoyunun ilgisini bu sahada tutuyor. Bu esnada “İslam’ı fakirleştirme” projesi devreye giriyor ve İslam Alemi’nin lokomotifi olan ülkelerin hepsi aynı anda hedef alınıyor. İsrail İran’a vuruyor. Hindistan Pakistan’a vuruyor. Türkiye’de ise iç mihraklar sebebiyle bir türlü hükümet tazeleyemeyen ülke hızla fukaralaştırılıyor. Türkiye, Pakistan ve İran. Bu ülkelerin çapı küreseldir. Ve bu etki çapı kırılmaya çalışılıyor.
Peki İslam’ın fakirleşmesi kimin menfaatinedir? İsrail? Çin? Hindistan? Suudi Arabistan?
İsrail’in nefreti sadece Müslüman’a karşı değil. Kişisel algılamamak gerek. İsrailoğulları İsrailli olmayan herkesi hayvan statüsünde görüyor. Ve ancak hayvana yapılmaz zulmü yapıyor yine de.
Çin ise Uygur’da bir hareketlenmeyi finanse edebilecek bir İslam İşbirliği Teşkilatı yaptırımı ile karşılaşmak istemiyor. Hep sessizleri oynayan Çin’in en son isteyeceği şey İslam’ın Çin’de yayılması ki bu aslında bir ihtimaldir. Zor ve mümkündür.
Hindistan Gandi derken falan iyiydi. Barışçı ayağına yatıyordu. Ancak Müslüman ahaliyi dışlamak ve ötekileştirmekte hiçbir beis görmedi. Adam öküze tanrı derken bu adam ise Kurban’da tosun kesiyor! Farklılar; doğru. Ancak haklılık? İşte o Müslümanlar’da. Çünkü öyle. Ayrıca adamların inekleri kesilebilecek inek değil. O yüzden kesmiyorlar. Bir deri bir kemik inekler. Zerre eti yok. Beslemesine gelince adamlar kendilerini zor besliyorlar. Hindistan’da böyle bir algı var: Ahalinin %95’i günde 1 Dolar’ın altında gelir elde ediyor ve devlet Mars’a araç gönderiyor falan. Fakirliklerinin kızgınlığını Pakistan’la dalaşarak çıkarmaya çalışıyorlar. Ve ancak Pakistan her defasında pişman ediyor. Hindistan periyodik olarak Pakistan’a saldırıyor ki ahalisi İslam’ı seçmesin. İğrenç bir niyet bana kalırsa. Bırak insanlar özgür iradeleriyle sulh içinde inancını tayin etsin. Özellikle çatışma çıkarıp düşmanlığı taze tutarak inancını koruyorsan sen zaten kuru kalabalıksın demektir Hin-di-stan. Hinlik yapmayı bırak artık. Pak ol.
Suudi Arabistan dikkat edilirse Suudi. Ve ülkede ki Suudi sayısı yaklaşık 5.000 kelle. Bunlar İslam Alemi’nin en etken gücü olmak istiyorlar. Diğerleri ne kadar fakirleşirse bunların zenginliği daha da kıymetlenir hesabı.
ABD? Sizce ABD’nin İslam karşıtı olması mümkün mü? 30 milyon Müslüman yaşıyor Amerika’da. Almanya Türkiye’ye düşmanlık besleyebilir mi? 6 milyon Türk var Almanya’da. Gerçekçi olmak gerekir. Tabii ki ABD’de farklı kitlelere düşmanlık ve nefret besleyen oluşumlar var. Ve ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin resmî devlet planlamasının İslam’a husumet beslemesi olanak dışıdır.
Devlet Yönetimi 101: Hiçbir devlet hiçbir inanç biçimini kendine düşman görmemelidir. Şu esnalarda ABD’de medyada çok kullanılan bir ifade var: “Amerika ve Müslümanlar”! Bu çok yanlış. Müslüman kelimesi inancı tarifler, Amerikan sözcüğü ise devlet ve ulus kimliğini. İkisi aynı terazide tartılamaz. Bu çok yanlış. Batı’nın derdi aslında İslam ile değildir. Evet; değildir. Batı’nın derdi İslam ile çatışmak olsa niye Suriye? Niye Irak? Niye Afganistan? Niye İran?.. Niye Arnavutluk değil? Niye Malezya değil? Niye Fas değil? Samimi olalım. Çünkü Suriye, Irak, Afganistan ve İran’da berbat rejimler var ve insanların özlük haklarını devlet adı altında gasp ediyorlar. Suç yaygın. Bu ülkeler Dünya’ya terör yayıyor. Bunu itiraf etmemiz gerek.
Haydi hayâl katalım işin içine biraz: Rahmetli Ulu Hakan Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri’ne “Hünkârım, Fars bizi başkentinden vurabilecek bir silah geliştirdi.” dense sizce tepkisi ne olurdu? Haklısınız tabii. Böyle bir şey olamaz. Çünkü Avnî’nin yönettiği ülke, yanı başında böyle bir silahlanmaya asla izin dahi vermezdi.
Yani İran’ın nükleer silahlanması Türkiye için büyük bir tehdittir. Bertaraf edilmesi gereken ihtimaldir. Anlamıyorsunuz… Adamlar cidden manyak. Kaddafi’yi hatırlayınız. Saddam’ı hatırlayınız. Bu zihinde tiplerin elinin altında nükleer füze ne demektir bir düşünün lütfen. Akşam rüyasında “Türkler’e Allah yolunda cihat eyle! Onlar şeytan!” diye konuşan “meleği” gören molla bir anda İstanbul’a füze sallarsa ne olacak? İran’la inanç birlikteliğimiz var, İran kültürüne saygımız büyük, İranlılar’ı seviyoruz. Bunlar ayrı. Ve fakat İran’daki mevcut rejim paranın üzerine Kâbe basıyor! Bu yanlış! Bu radikal algı yanlış! Ve bunu İslam ümmetine dayatıyor İran. Bunun için para harcıyor, plan yapıyor… Reza Zarrab’ı unutmayınız. En azından onun beslemesi olanlar iktidarda durdukça bu ismi hatırda tutalım.
Şöyle bir gerçek var: İsrail mağlup olmadıkça barış yapmayacak. Binyamin Netenyahu bölgeyi maalesef kana buladı. Ortadoğu, Mezopotamya’da on binlerce insan birkaç ay içinde öldürüldü. Binyamin ne demek? Bizde ki Bünyamin. Ne demek? ‘Babanın sağ eli olan oğul’ demektir. Hz. Bünyamin Hz. Yakub’un oğullarındandır. Ve Hz. Yusuf’un kardeşidir. Sağ el. Dikkat edilirse İsrail şu sıralar paso sağa saldırıyor. Yani haritada sağa. Doğu’ya. Bu esnada İsrail’de de kan gövdeyi götürüyor ve ancak İsrail devleti bu görüntülerin Dünya’ya servis edilmesine engel oluyor. Zayıflık göstermek istemiyor. Dikkati bu kadar sağa yönelmişken Mısır’dan dev bir kara harekâtı ile sıkıştırılamaz mı bu çatışmacı devlet? Tarihe baktığımızda aynı durumun daha evvel yaşandığını ve harekâta girişen Mısır’ın kayıpla yerine oturduğunu görüyoruz. Yine de İsrail ile havadan çatışmak manasız. Amerikan desteği var. Yapılacak olan karadan ve külliyen yapılmalı ki bu 70 senedir akan kan dursun. İsrail’in kara savunması yapacak sayıda militer personeli yok.
ABD’de bazı koyu Hristiyanlar diyor ki “İlahi anlatıya göre İsrail olmazsa Kıyamet gelecek.”. Yahu orada 500 sene boyunca İsrail yoktu. Hani? Geldi mi o dediğin?
ABD’nin beğendiğim üslubu şu: Adam İran’a etik davranmak zorunda hissetmiyor. Saygı duyulmasını gerektirecek bir rejim olarak görmüyor kavuklu, esvaplı şaklabanları. Ve İran’ı sığınağında vururken, hayalet uçaklar İran’a bomba yağdırırken “Savaş istemiyoruz.” diyor! Bombarduman İran’ı yakıp geçiyor ve aynı esnada bombacı Amerika “Savaş istemiyoruz.” diyor! Vurup vurup “Barış için geldik” diyor. Dalga geçer gibi. E tabii İran’daki İslam sömüren yönetimin hak ettiği üslup böyle bir üslup çünkü. Ancak ABD’nin Senato’dan tezkere çıkarmadan okyanus üstü askeri operasyon yapması
Amerika’nın Birleşik Devletler Anayasası’na itaat etmek ve bağımsızlığının güvencesi olan Anayasa Metni’ni korumak ile ilgili bir buhran içinde olduğunu gösteriyor.
Aslında bölgede füzeler sağa sola uçarken bir iki füze İsrail ile İran’a savursak bizden geldiğini anlamayabilirler. Gümbürtüye gidebilir yani. Bir fikirdir bu da.
Şaka bir yana biz ciddiyetle işimize bakalım. Yeni bir hükümet tayin edelim ve yeni-temiz-iyi bir sayfa açalım, vatandaşın tercihine dayanan özgürlükçü ve çağdaş devlet yapımızı korumak için elimizden geleni yapalım, İran’daki merkezi otoritenin zayıflaması ayrılıkçı Kürtler’i hareketlendirebilir; bu sebeple sınır ötesi operasyonlarımızı artırıp terörist olguların ülkemize yanaşmalarına engel olalım, sınırlarımıza duvar yapalım, yeni kabineye Meclis’imiz tezkere versin ve böylece bize saldırma hadsizliği sergileyebilecek olan düşmancıl yaklaşıma Türkiye Cumhuriyeti’nin misli ile yanıt vermesi için önünde hiçbir anayasal engel bulunmadığı gösterilsin ve böylece caydırıcı bir etki oluşturulsun, TSK envanterine 150 Altay tankı dahil olsun çünkü içinde bulunduğumuz dönemde Batılılar’ın yaptığının aksine sipariş sonrası üretim yapmak yerine hali hazırda-hizmet edebilir vaziyette askeri araç depolarsak “Teslimatı yarın yapabiliriz.” diyebilmenin avantajıyla Mısır’a, Arabistan’a, Cezayir’e, Güney Afrika’ya, Nijer’e satış yapabiliriz.
Domaniç… Hazır olalım demeyeceğim. Çünkü zaten tetikteyiz. Ve ancak şartlar artık gösteriyor ki Cihan’ı bir daha fethetmek zorunda kalabiliriz.