Bıkmış vatandaş. Bezmiş. Artık kimse hükümet, siyaset, ekonomi, savaşlar falan mevzu etmek istemiyor. Çünkü bunları konu etmenin bizi bir yere ulaştırmadığını ulusal konsensüse ererek anlamış bulunmaktayız. “Havadan sudan konuşalım o zaman.” diyorum.

“Hava mikroplastik, su müsilaj…” diyor.

E o zaman kolay gelsin diyorum ben de.

Sanırım evrensel telepatik iletişim kabiliyetine ilk kavuşan insanlık grubu Türkler olacak. Artık sokakta, sağda, solda birbirimize bakarak anlıyoruz ne olup bittiğini. Haberleri beraber izlerken bir haber hakkında birbirimize bir bakış atmak yeterli oluyor. Birbirimizi anlıyoruz. Konuşmadan hem de. Niye? Çünkü konuşmak da dert. Bizim için herhangi bir eylem problem arkadaş. Böyle olunca sessiz sedasız anlıyoruz birbirimizi.

Da, nispet nazire yapmak gibi olmasın ve ancak bizim Domaniç’in havası da suyu da Cennet’ten bir hediye bu Dünya’ya. Bundan mütevellit bizlerin havadan sudan muhabbeti berrak ve serinletici olabilir.

Uzay mayını diye bir şey çıkmış. Duyan var mı acaba? Bu demek oluyor ki uzayı da berbat etme potansiyelimiz capcanlı ve somut bir gerçek.

Küresel sağlık söz konusu olduğunda şöyle bir hakikat dikkatleri çekiyor: Şu anda küresel anlamda insanların ölümüne ya da ağır hastalık geçirmesine yol açabilecek 50’ye yakın virüs tipinin etrafta dolaştığı söyleniyor. Bunlar hakkında resmi açıklamalar yapılmıyor. Yani virüsler ilan edilmiyor. Ve ancak varlar. Ve halen ellerini yıkamayanlar var.

Küresel Yaşanmazlık Hali. Bunun neden kaynaklanabileceği ile ilgili farklı öngörüler var. İklim dengesinin tamamen ortadan kalkmasıyla asit yağmurlarının yaygınlaşarak tarımı imkansız hale getirmesi ve dolayısıyla hayvancılığın göçmesini takiben kitlesel kıtlık oluşacağını söyleyenler var. Bunun yanında işin bu kadar uzamayıp küresel bir nükleer savaş ile tabiatımızı radyasyona boğarak sağlıklı çocuk sahibi oluşumuza engel olup Dünya’yı mahvedeceğimizi söyleyenler de var. Global bir dev yangın ortaya çıkacağını, bu sebeple atmosferin solunamaz hale geleceğini söyleyenler var. Yani uzun lafın kısası; Dünya’yı yaşanmaz hale getirebilecek ihtimaller alabildiğine gerçektir. Bu durumda sığınak kritik hale geliyor.

Efendim, arabanızın içi kadar bir balon tahayyül ediniz lütfen. Bunun içinde sabit durmanızı sağlayacak emniyet kemer teçhizatı mevcuttur. Ayrıca sizi 4 sene yaşatacak kadar gıda ve kan sulandırıcı hapları bulunmaktadır. Bilgisayar ve iletişim araçları donanımlı bu balonun dış çeperini yok etmek imkansızdır. İmkansızdır. Nokta. Bunlara Yaşanmazlık Hücresi (Global Fallout Cells) diyoruz. Dünya patlasa, Güneş ortadan kalksa bu hücreler yine sağlam kalıyor. Savruluyor uzaya. Yapısında enerji ve hava üretim kapasitesi bulunan bu güvenlik hücrelerinin içindeki bir canlının dışarıdan gelecek bir etkiyle zarar görmesi mümkün değildir. Toprak altına bunlardan milyonlarca yapıp yerleştiriyoruz. Kitlesel olarak yapılırsa bu hücrelerin imalatı ucuza bile gelebilmektedir.

“Akıl” bir emir fiili aslında. Akıl, kaykıl, tıkıl, katıl… Tıkılma; akıl.

Ak ve ancak sadece akma; akışının kontrolünün O’nda olduğunu bil. “Beyazlaş” dermiş gibi; “Akıl”… “Temizlen” dermiş gibi; “akıl”…

At ile eşeği birbirlerine zıt yönde bağlarsak bir çubukla falan… ikisi de dehlendiğinde hangisi çeker acaba? Ezbere konuşmamak gerek. Deneyelim bunu bence. Doğamız müsait çok şükür.

Çölde sadece onu aşmak için yürünür.

Uzaylılar bence hayvan kategorisinde. Öyle değil mi? Teknolojik hayvanlar.

“Tibet’e gittim. Filmlerdeki gibi aydınlanma ayağına. Sensey ile hasım olduk. Dövdü beni. Kung Fu yaptı bana. Feci dayak attı. Kötü dövdü. Sonra hani bu filmlerdeki upuzun Beşiktaş merdivenleri gibi merdivenler var ya? Ondan aşağı yuvarladı beni. Son basamağa kadar yuvarlandım. Durmaya çalıştım ama olmadı.”

“Aydınlandın mı peki?”

Şimdi kalkıp şamanlar (baksı-bakşi-kam) hakkında ileri geri konuşmamak gerek. Sonuçta yaklaşık 2.500 sene Türkler’in inancî-sağlık ihtiyaçlarına cevap oldular. Ancak işte inancı iş haline getirenler bugün olduğu gibi şatafat ve zevke daldıklarında ortaya düzenbaz din temsilcileri çıkabiliyor. Hakeza şamanlar arasında da bazı dolandırıcı karakterli olanlar mevcutmuş. Türk Mitolojisi ve Antolojisi’ne baktığımızda anlatılanlar birleştiğinde şöyle bir durum görüyoruz: Şaman gidiyor Çin diyarından cam kavanozlar alıyor. Bunların içine kenevir dumanı dolduruyor. Sonra diyor ki “Bunlar ruhtur. Bu şişeyi alıp içindekini çektiğinizde ruhunuza ruh eklenir.” Cam kavanozda dumanın görüntüsü o zamanın ahalisi için sıra dışı bir şeydir. Şaman vicdanını şöyle rahatlatır: ‘Eğer bir ruh ile yetinemiyorlarsa dolandırılmayı hakkediyorlar demektir.’ Bunları alanlar içindeki dumanın etkisiyle ruh kazandıklarını sanırlar.

Adam şişede ruh satıyor!

Kuşların göç hareketleri her zaman ilgimizi çekmiştir. Kıtalararası göç eden leylek, turna gibi kuşlar hepimizin saygısını kazanmıştır. Peki dikkatinizi biraz da tekil göç eden kuşlara vermeyi hiç düşündünüz mü? Kırlangıçlar sürü halinde mi göç eder? Hepimiz onların memleketimizi yaz aylarında tercih ettiklerini biliyoruz. Ve ancak kırlangıç sürü halinde uçan bir kuş türü değildir. Yani yalnız başına göç etmektedir. Yalnız başına yüzlerce, binlerce km uçmak. Sürü halinde göç eden kuşların heybeti muhteşem ve ancak tek başına göç eden kuşların çaba ve cesareti destansı.

Evrensel Isınma. Evet; ekvatoral ısınma, arktik ısınma, küresel ısınma derken iş buraya geldi: Evrensel Isınma. Yani uzay ısınıyor. Uzayın tabii ki ısısal bir değeri vardır. Çok soğuk olduğunu biliyoruz. Hatta buzdan daha soğuk olduğunu biliyoruz. Ve bu sıcaklık artıyor. Kimine göre bu sadece Güneş Sistemi, kimine göre Samanyolu Yıldız Sistemi çapında bir olay. Ancak duruma evrensel olduğunu düşünerek yaklaşanlar da var.

Fezada cereyan eden tüm hadiseleri kötüye yormamak gerektiğine inananlardanım. Bazı gelişmeler hepimizin işine gelebilir. Uzay biraz daha ısınınca Dünya biraz daha fazla terleyip atmosferini kalınlaştırabilir. Bu ise bizi meteor yağmurlarında daha korunaklı hale getirebilir. Yani ihtimaller sayısız. Ne olup bittiğini bilmek bize ne kazandırır bilmiyorum. Ve ancak kaybettirmez. Bunu biliyorum.

Cep telefonlarında siren uygulaması. İş Sağlığı ve Güvenliği açısından sirene sahip telefonlar kaybolmalar, yapı enkazında kalmalar vb. durumlarda çok faydalı olabilmektedir.

Masaldaki kurbağa öpülünce neden prens oluyor? Kral olsa daha iyi değil mi?

Ejderhanın izini sürerken;

“Bak. Yerde ejderha dışkısı var. Taze. Yakın olmalı.”

‘Bildiğin ateş bu be!’

“Sayın Seyirciler, THY İstanbul - New York uçuşunda bir ilk yaşandı ve yolculuk esnasında üç bebek Dünya’ya geldi. Annelerin ve bebeklerin durumunun iyi olduğu belirtildi.”

“Bu anlatılanları nereden buluyorsun?” diye soranlara şöyle demek durumundayım;

Varın Domaniç’e, fazlasını dinleyin. Ne diyeyim?