Bir kelime manasından niyetini bu kadar mı belli eder kardeşim? Bizi bir arada tutan kamusal disiplinin adıdır düzen. Bunu nasıl bir yordamla yaptığını sözcük zaten açıkça söylüyor.

Şaka bir yana düzenin olmadığı yerde kaos vardır. Düzen olmamasının korkunçluğunu düşünebiliyor muyuz hemşerilerim? Bize ihtiyaç kalmayacak yani!

Ve korkunç olan şu; Memleket, Türkiye, Avrupa, Dünya ağır biçimde aklı kırık bir halde davranıyor. Gündem konularını duysanız insanlıktan istifa ederdiniz. Çok, çok kötü durumlar.

“Benim milletim çile çekmeye alışkındır!” Pardon ya pardon… Bu işler yolundayken söyleniyordu. Şimdi nereden geldiyse aklıma.

ABD’de Başkanlık makamı Oval Ofis’in girişine, Başkan sabıka fotoğrafını çerçeveletip astı! Bildiğin 14 yaşında yasaya karşı gelmenin cesurluk olduğunu zanneden oğlan çocuğu gibi. Sabıkalı adam oldu Başkan. ABD deyip geçemeyiz. Halen Dünya toplam üretiminin %40’ını tek başına sırtlayan ülke bu.

Geçtiğimiz hafta içinde bazı gelişmeler yaşandı: Donald Trump (D.T. the tee) Ukrayna meselesine el atmaya karar verdi. Ortaya acayip trajik bir durum çıktı. Savaş Ukrayna’da. İşgal edilen Ukrayna. Savaşan Ukrayna. Barış antlaşmasını ise ABD ile Rusya yapmaya niyetleniyor. Gel de çıldırma şimdi.

D.T.’nin yapması gereken acilen NATO liderlerini bir araya getirmektir. Böylece tek başına deli dumrul halinde hareket eden bir süpergüç liderinden ziyade kuvvet paylaşımı ve toplumsal mutabakata önem veren bir öncü olarak boy gösterebilir. Ayrıca NATO liderlerinin Ukrayna gündemi ile toplanması Rusya’ya bu savaşın suçundan sıyrılamayacağını hatırlatabilir.

“Bize ne Trump’ın ne yapacağından yahu!” diyebilecek olanlar için ise Ukrayna Savaşı hakkında alternatif Türk siyaseti ortaya çıkarmaya çalışırsak; biz Bağımsız Kırım’ı desteklemeliyiz. Kırım’daki marketlerin raflarındaki ürünler Türk Malı olmalı. Kırım’daki Türk anıtları ve camileri korunmalı. Efendim, neymiş: “Rusya 150 yıl Kırım’ı yönetti!”ymiş. E Türk 500 sene hüküm sürdü orada! Türkiye’nin kendine has ve yalnızca kendini gözeten bir Ukrayna politikası geliştirememiş olması ne kadar hazin bir durum.

Geride bıraktığımız haftada devletin ucu Malezya ve Pakistan’a gitti. Uluslararası ziyaret. Peki bu seyahatlerin gündemi neydi? Konu neydi yani? Malezya ve Pakistan’la üçlü bir nükleer deniz aracı imalatı antlaşması falan mı imzaladık? Bu gezilerin amacı ne yani?

“İade-i ziyaret.”

Peki neden? Nedir sebebi? Turistik gezi mi yoksa?

Senaryo şöyle işliyor: Akp Genel Başkanı 2008 yılında Malezya liderini ülkede işler karışınca Türk Elçiliği’nde korumaya almıştı. Bunu unutmayan Malezya liderinin genel başkana borcu var yani. Genel başkan iktidardan indirildiğinde yargılanır da kendisine hapis yolu görünürse tabanları yağlayıp Malezya’ya gidebilecektir. Bu durum ise Türkiye-Malezya arasında ciddi bir krize sebep olabilecektir falan…

Öyle ya da böyle… Dünya liderleri arasında kendisini muhatap alanlar olduğunu göstermek için yapılan bu resmi gündemsiz geziler dostlar alış verişte görsün hallerinden başka bir şey değil. Faydasız vakit kaybı.

Türkiye’de geçen hafta Kentucky FC kapandı! Kentucky FC bizim Mudurnu gibi bir tavukçu. Tavuk restoranı yani. Türkiye’nin dört bir yanında restoranları olan ve yaklaşık 50.000 çalışanı olan dev bir işletme idi. Kepenk kapattı! Ve hükümetten konu ile ilgili bir tane bile açıklama gelmedi! 50.000 kişi diyorum! Alo?! Elli bin insan be!

Bazı hödükler diyor ki “Kentucky Tavuk Siyonist zaten!” Lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azim. Sen aklıma mukayyet ol Yarab. Yahu bre cahil! Kentucky’nin ABD’de anti-semitik olduğunu bilmeyen yoktur! Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz be! Yani konu buysa bu durum budur.

Ancak Dünya’da 50.000 çalışanlı işletme kapandığında bu konuya duyarsız kalacak devlet, hükümet falan yoktur.

Resmi bir açıklama, sebep belirtme falan yok! Dünya’nın en büyük gıda zincirlerinden biri “Burada piyasa ölmüş” deyip çıkıp gidiyor. Bu çıkışın Türkiye’ye maliyeti yaklaşık 5 milyar Dolar. Yani yaklaşık 175 milyar Lira! Bu adamlar binlerce ton tavuk alıyor Türk üreticiden. Bu adamlar onbinlerce ton patates alıyor Türk üreticiden. Bu adamlar kağıt alıyor, ketçap alıyor, sıvı yağ alıyor, salata alıyor, ayran alıyor… Türkiye’den alıyor. Türkiye’de pişirip tepsiye koyup servis ediyor. Markasının ismini güzel tanıtarak popüler oluyor ve iş yapıyor. Onbinlerce kasa görevlisi, binlerce müdür, onbinlerce kurye…

Bu yaşanan sektörel ve küresel bir facia.

Amerika’da Trump’ın gizlemek ihtiyacı hissetmediği bir Müslüman antipatisi var. “Meksikalılar ve Müslümanlar’dan ülkemizi arındırmalıyız.” biçiminde basın açıklaması yapan bir ABD Başkanı var şu an. Yanında da Akp’nin Reza Zarrab’ı konumunda Elon Musk.

Şu unutulmamalı: ABD şu anda Dünya’nın en büyük İslam ülkelerinden biridir. Amerika’da yaklaşık 30 milyon Müslüman yaşamaktadır. Bu çoğu Müslüman ülkeden daha büyük bir kitledir. Müslüman’a zarar vermek Amerika’ya kazandırmaz.

Donald Trump Amerika’da devlet kendisini yargı önüne getirecek telaşından ötürü hemen uluslararası antlaşmalar yapma yolunu seçiyor ki; devlet kendisini durduracaksa millet adına çok uluslu imzalar atmadan durdurmayı tercih eder, gerçeğinden dolayı sağlamda olup olmadığını kontrol edebilsin.

Sıradaki haber bitikliğimizin delilidir: Geçtiğimiz hafta İstanbul’da yapılan asayiş operasyonunda piyasa değeri 2 milyar Lira değerinde toplam 5 milyon adet sahte ilaç yakalandı! Ahali; bu sahte ilaçların arasında grip ilacı da var, kanser ilacı da. Durumun vahametini görelim lütfen.

Akp bürokratı Türk Kızılayı Genel Müdürü’nün “Vergiden kaçınmak ile vergi kaçırmak arasında fark vardır.” dediğini bellekte tutunuz lütfen.

İlaçlar sahte! 2 milyar Lira değerinde!

Bu sahte ilaçları Türkiye’ye dışarıdan sokmak mümkünsüzdür. TSK göz açtırmaz. Bu demek oluyor ki ne yapıyorsak kendimiz yapıyoruz. Kendimiz sahte ilaç üretiyoruz. Bu da demek oluyor ki bu 2 milyarlık dev pastadan pay almak isteyenler olacaktır. 2 milyar Liralık suç organize olmadan olmaz. Yani kısa ifade ile işin içinde hökümet var.

Suçlunun kim olduğu da aslında önemini biraz yitiriyor. Sarsıcı olan; bu suçun var olması. Hasta insanların ilaçlarını boya ve tebeşir tozundan yapıp hakiki ilaçmış gibi paketleyip satmak. Yazıklar olsun be!

Ampul Hareketi’nin öncül lideri rahmetli Erbakan’ın cicisi Yeşil Sermaye Akp’ye yıllarca para saçtıktan sonra artık “Yahu size 20 değil, 100 sene boyunca para versek yine yıkamayacaksınız şu lâik, özgürlükçü, hukuk devletini be!” demeye başlamıştır. Yeşil Sermaye Türkiye’ye Medeni Kanun’u halen

feshetmediği için içerlemektedir. Yeşil Sermaye’nin ülkelerinde yaşayanlar sefalet içerisindedir. Suudi Arabistan denilen ülkede zenginler Suud’dur. Fakirler ise geride kalan tüm Araplar. Allah’ın bildiğini kuldan saklamanın bir anlamı yok.

Güzel bir konu ile kapatalım: Geçtiğimiz hafta Sevgililer Günü vardı. Ben konuya edebi yaklaşıyorum: Sevgililer Günü’nün zıttı Sevgilisizler Günü değil, Sevgisizler Günü olmalıdır. İkisi aynı şey değil çünkü.

Sevgililer Günü iyi, güzel. Peki Evliler Günü var mı?

Saygılar eder, hoş hafta sonu dilerim.