10 Kasım Türk Milleti’nin Milli Yas Günüdür. At sırtında, cephe siperlerinde geçen hayatı boyunca defalarca pardösüsünü altına alıp toprağın üzerinde uyumak zorunda kalmıştı. O Atatürk’tür ki vatan müdafaası için yeri geldiğinde ıslak toprak üzerinde yatmıştır, o Atatürk’tür ki Dünya’nın en belli başlı yerleşkelerinden biri olan Dolmabahçe Sarayı’nın en nadide odasında son nefesini bırakmıştır. Siperde üzerine şarapnel yağarken soğukkanlılıkla emirlerini veren Atatürk ile TBMM Açılışı’nda smokini ile ustura traşlı bir vaziyette içeceğini centilmence yudumlayan aynı Atatürk’tür. Birbirinden çok uzak ortam ve mekanlarda hep yer almış ve ancak hiçbir zaman bocalamamış bir Türk evlâdı, bir asker idi o. Yaşantısının özü disiplin olmasına rağmen aykırılık yapmaktan çekinmeyen, yıkılanı tekrar kuran, bozulanı onaran karakterde bir kişilikti Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Dünya üzerinde vatandaşa saygı konusunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Hintli Gandi’ye benzetenler vardır. Atatürk ve Gandi kıyas kaldıracak kişilikler değil ve fakat Atatürk vatandaş ile birebir iletişiminde daima saygı çerçevesi içinde kalmıştır. Vatandaşa hakaret etmek zinhar Ata’nın kitabında yazmaz.

Mustafa Kemal Atatürk’ü özel yapan konulardan biri gerçekten kaliteli oluşu idi. Duruşu, bakışı keskin ve netti. İstanbul işgal altındayken Ankara’daki hükümeti tanımayan yabancı liderler Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk ile görüşmek uğruna birbirleriyle yarışır olmuşlardır. Buna rağmen Atatürk gösteriş düşkünü bir tutum sergilemekten çok uzak bir biçimde bu görüşmelerin çoğuna merhum İsmet İnönü’yü göndermiştir.

Muazzam bir asker idi; Atatürk. Hanımlar ve efendiler; Dünya tarihi sayısız kumandan görmüştür. Bazıları öylesine büyüktür ki 150.000 asker neferini bir meydanda hep beraber yönetir ve onlara manevralar yaptırırlardı. Kimi dev komutanlar tarihin o zamana kadar gördüğü en etkili silahları yaptırmışlardır. Tüm Dünya’nın kabul gördüğü unutulmaz kumandanlar vardır: Atilla, Büyük İskender, Cengiz Han, Fatih Sultan Mehmet, Napolyon, George Washington… Askeri tarih bu kumandanları Tüm Zamanların En İyileri mertebesinde arşivine almıştır. Atatürk bu isimlerin hepsinden yukarıdadır. Çünkü Atatürk bu isimlerin hepsini öğrenmiş, onların hatalarından çıkan dersleri etüt etmiştir.

Şöyle olsaydı ne olurdu? Böyle olsaydı ne olurdu? Beş yaşında tahta kundura ile sokakta hızla koşturan bir çocuk. Dondurmacı haftada sadece iki kez geçiyor. Ve onun sadece bir taneye yetecek parası var. Bu çocuğa desen ki “Sen Türk Devleti’nin bedeni olacaksın. Sen Hun, sen Göktürk, sen Uygur, sen Selçuklu, sen Osmanlı olacaksın. Roma’nın tahtını ele geçiren, Yeni Roma’ya hükmeden devletin sancağı Ay ile Yıldız’ı geleceğe taşıyacaksın. Dünya Türk deyince senin suretini düşünecek.” Ne derdi? Ne derdi? Belki de sadece “Daha vakit var.” deyip koşup uzaklaşabilirdi.

O bu Dünya’dan göçtüğünde Türk Ulusu kendini yalnız hissetmiştir. O gözlerini ebedi olarak kapadığından beri Türk Milleti halen yalnız hissetmektedir. Yalnızlık Allah’a mahsus. Şu hayat ve varlık denilen gailede yalnız mücadele etmek ise Türk’e has bir durumdur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ekonomik, politik, askeri, sportif, sanatsal ve daha pek çok alanda pek çok planlar yapmıştır. Bunların bazılarını “mutlaka yapılmalı” olarak görür, bazılarını ise “fırsat bulunursa yapılabilir” olarak değerlendirir. Geceleri uyumadan evvel hafız tarafından okunan Mevlîd’i

dinlemeyi seven Atatürk aslında İslam Alemi’ne halk gücüne dayalı devlet sistemini kazandırmak istiyordu. Osmanlı Devleti’nin halefi olan Türkiye’de cumhuriyetin ilanının göreceli olarak Batılı ülkelerden geri kalmış İslam ülkelerinde bir kıvılcım çıkarması ümit edilmiştir. Vatandaşın özgür irade ile verdiği oy sistemi üzerine kurulu olan demokratik öğretiyi tüm İslam Alemi’nde egemen görmek Gazi Mustafa Kemal’in emellerinden biriydi. Demokratikleşmeyi “Batı’ya benzemeye çalışmak” olarak değerlendiren sığ yaklaşım İslam Dünyası’nda eşitlikçi, özgürlükçü ve adil kanuna dayanan cumhuriyetin ortaya çıkmasına engel oluyordu.

Ve fakat kim ne derse desin; İslam Alemi’nin en etken devleti olan Türkiye insan haklarına saygılı, ifade haklarını koruyucu bir kimlik kazanmanın öneminin farkındadır. Pakistan; Türk olmamalarına rağmen tamamen kardeş gördüğümüz bir ulus. Ayrıca nükleer güç. Türkiye kadar etkili değildir uluslararası mecrada. Mısır; büyük ülke. Tarihin ve insanlığın şekillendiği topraklar. Ve ancak Türkiye kadar rağbet edilen bir ülke değildir. Suudi Arabistan; petrol zenginliğinin başları döndürdüğü, Kutsal Topraklar’a ev sahipliği yapan ülke. Bunlara rağmen yaptığı ettiği Türkiye kadar önemsenmez. Örnekler çoğaltılabilir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye’nin selefi oluşu Dünya’nın Ay Yıldız’a bakarken düşündüklerini şekillendirmektedir.

Dünya tarihinde 4 tane küresel güç ortaya çıkmıştır. Bunlar; Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Britanya İmparatorluğu ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. Dikkat edilirse Çin sayılmamıştır. Bunun sebebi saydığımız bu 4 devletin hepsinde çok kültürlü ve çok uluslu bir durumun ortaya çıkmış olmasıdır. Evet, Çin büyük ülke ve ancak sadece Çinli’den ibaret. Osmanlı Devleti 29 ulusa aynı anda ev sahipliği yapmıştır. 29 farklı dil. Ve buna rağmen aynı hukuksal sistem standartları, aynı sınırlar… İşte bu küresel güç demektir. Bu nedenlerden dolayı Türk’ün devlet rejimi biçimi tüm İslam coğrafyasını etkileyebilecek niteliktedir.

Roma Tahtı’nın evi İstanbul’un muhafızı konumundaki Türk Devleti’nin yüzü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türk olan olmayan tüm insanlara örnek teşkil eden, adı Atatürk olmasına rağmen Dünya coğrafyasında pek çok kişinin hakkında “O bizim de Ata’mız” diyebildiği, tutarlı bir olumsuz eleştiriye konu olabilecek bir tane bile zaafı, hatası, kusuru bulunmayan bir devlet adamı. Ona sahip olduğumuz için gerçekten şanslıyız.

Sağken ya da ebedi uykuda; Atatürk’ün varlığı Türk olan, Türkçe konuşana kuvvet oldu daima.

Sana bana tüm yurda,

O hayatını etti feda,

Ecdada ödenen borçtur

Ata’ya duyulan vefa.