Dünya’nın en çok yolcuyu en fazla mesafeye taşıyan havayolu şirketi, nam-ı değer Turkish Airlines. Milli gururumuz olan bu firma hakkında şöyle bir özetle girizgahta bulunmak gerekirse; Kişi Chicago’dan önce Brüksel’e, ardından Yeni Delhi’ye gidecekse, bunu THY ile yapıyor.
Türk Hava Yolları Yeryüzü’nün hem en genç ve modern filosuna sahip olmakla beraber hem de toplam taşıma tonajı açısından Yerküre’nin ilk sırasında bulunmaktadır.
Şirket Dünya ekonomisinde öyle bir yer edindi ki; THY çalışanları bir gün greve gitse bunun küresel etkileri olur. Birçok farklı ülke ve şehirde ekonomik aksaklıklar yaşanır. Yani THY hapşırsa Dünya nezle olur.
Türk Hava Yolları’nın filosunda 440 parça uçak var. Bu uçakların her birinin bir ismi var. Bu isimler genellikle Türk şehir ve coğrafi konumlarından esinlenilerek veriliyor. Ayrıca son zamanlarda tarihi konuma sahip özel noktaların isimleride THY filosunda yer almaya başladı. Tüm bunların yanında bazı yabancı devletlerle temaslarımız kuvvetlensin diye bazı uçaklara barışı pekiştirmek amaçlı farklı kültürlerin isimleri verilmiştir.
Türk’ün ve Türk Hava Yolları’nın en mühim adı olan Domaniç ise bu filoda ihmal edilmektedir. Halihazırda adı İnegöl olan Airbus 320 model uçak semalarda sefer etmektedir. Adı Domaniç olan bir THY uçağı olmaması bir tür kabahat.
Bunun yanında hepimizin milli hava yollarımız ile ilgili fikirleri muhakkak vardır. İşbu yazıya ulaşan bazı seçenekler ve ihtimaller şu yönde;
THY’nin belediye otobüsü işletme kurumu gibi çalışması. Nasıl derseniz… Efendim şu esnada Dünya’da on binlerce irili ufaklı uçak var. Bu uçakların kuyruklarını kırmızı-beyaz turna imzasını taşır hale getirebilirsek görülmemiş bir iş başarılmış olur. Yani bu THY’nin filosunu bir anda 6.000-7.000 uçağa çıkarabilir. Bu sayede Türk Hava Yolları’ndan aldığımız biletle önce İstanbul’dan Rio’ya uçuyoruz. Buradan 8 kişilik bir uçak ile 2 saat uzaktaki ufak bir okyanus adasına gidiyoruz. Buradan ise helikopter ile bu adaya 40 dakika uzaklıktaki bir petrol platformuna gideceğiz. Ve bu yolculuk esnasında seyahat ettiğimiz tüm araçlar Türk Hava Yolları filosunda olacak. Bunu yapabilmek için çok kaliteli müfettişlerin bu projeye katılmak isteyecek uçakları denetlemesi gerekmektedir. Belediyelerdeki özel halk otobüsleri uygulaması gibi yani.
Başka bir konu ise şu: uçaklara özel hatıra&anı&hediyelik eşyaların üretilmesi iyi olabilecektir. Örneğin bir katalog yapılabilir. Bu katalogda Türk Hava Yolları’nın tüm uçakları için ayrılmış birer işaretçi vardır. Kişi ismi İstanbul olan uçak ile uçtuğunda hostesten rica eder ve İstanbul uçağı damgasını kataloğuna işletir. Daha sonra Trabzon isimli uçakla uçarken yine hostesten rica eder ve kataloğunu damgalatır. Maksat eğlence olsun. Filonun hangi uçaklarıyla uçtuğunu görebilmek için bir vesile. Hani Şampiyonlar Ligi özel yapıştırma katalogları var ya? Onun gibi bir şey. Her uçak kendi damgasını taşımaktadır. Yani bu kataloğu tamamlamanın tek yolu THY ile olabildiğince fazla uçmaktır. Ayrıca THY bu kataloğu tamamlayanlara ömür boyu yıllık bedava 100.000 mil uçuş verebilir.
Uzun uçak uçuşları gerçekten çok sıkıcıdır. İstanbul’dan ABD’ye 12 saat uçuş esnasında kişi gerçekten afakanlabiliyor. Hele sigaraların 1990’larda uçaklardan dışlanması acayip kötü oldu. Kabinde dumanın sakin sakin hareketini yapıyor olması bir tür güven duygusu veriyordu. Uzun uçuşlarda insan yapacak bir şeyler arıyor. Bu bağlamda okyanus üzeri uçuşlarda uçakta bir oyun odası olması güzel olmaz mı? Örneğin THY Keops Oyun Odası! Keops Dünya’nın en büyük kumar işletmelerinden biri. Bu firma okyanus üstü uçuşlarda uçaklarda masa açsa… Uçuş esnasında milyonlarca Lira değerinde oyun dönse uçakta… Hem yolcu sıkılmamış olur. Hem de acayip bir ek gelir olur.
Şaka bir yana Türk Hava Yolları’nın kesinlikle ihmal etmemesi gereken bir husus var. Espri değil bu; süpersonik hava aracı siparişini milli taşıyıcımız zaman kaybetmeden vermeli. Görünen o ki Boom Supersonic adında bir firma sesten hızlı giden havayolu uçaklarını üretebilir kapasiteye ulaşmıştır. United Havayolları, Air France, American Airlines gibi firmalar şimdiden ön siparişlerini vermiş vaziyetteler. Bu uçaklara sadece sahip olmak değil, bu uçakların sadece siparişini verebilmek bile bir prestij meselesidir. Eğer bu konu göz ardı edilirse ortaya şöyle bir durum çıkacaktır: “Boom Supersonic THY’ye uçak satmıyor. Teknolojiyi paylaşmak istemiyorlar.” Eğer hakikaten böyle bir durum var ise THY bu uçakları Air France’dan temin edebilir.
Başka bir konu ise şudur: Tur uçuşları. Başka bir tabir ile ring uçuşları. Bu uçuşlarda uçak İstanbul’dan kalkıp İstanbul’a iner ve ancak önce Viyana semalarında uçar, ardından Floransa semalarında uçar, oradan Prag semalarına çıkar, sonra Tuna Nehri boyunca Karadeniz’e doğru uçup Edirne semalarında turaladıktan sonra gelir İstanbul’a ve sağ salim inişini yapar. Bir nevi vapurla Boğaz turu gibi.
Samimi bir ifade ile kendimizi biraz eleştirmekten de geri durmamak faydalı olabilir. 440 tane uçak alacak kadar büyük bir kurumu barındıran bir devletin kendi yolcu uçağı üretim kapasitesinin olmaması akıllara zarar bir durumdur. Bunun izahatının ifadesi mümkün müdür? En çok kullanan biziz, buna rağmen üretmiyoruz. Yani buğday ekmememiz gibi bir durum. Dünya’da en çok unlu mamul tüketen ülke olmamıza rağmen buğday ekmemek gibi bir vaziyet. Tabii şöyle de diyebiliriz: Koca Avrupa bile topyekûn bir araya gelip Airbus firmasını kurdular da ancak öyle kalkıyorlar bu işin altından.
Türkçe’yi doğru düzgün konuşamayan Kaptan’ın anonsunu Türk Hava Yolları uçağı kabininde dinlemek tecrübesi ile ilgili denebilecek bir şey var mıdır? “Şâyin yulcularimis beğn Kapitan pilotiniz Fransua Benuğağ…”
Türk Hava Yolları’nın şöyle bir gücü var: Eğer Turkish Airlines Amerika’nın dev uçak üretim firması Boeing’i karşısına alıp “Biz özel bir sipariş istiyoruz. Bizim için kargo kısmı olmayan, yarı yarıya küçülmüş uçaklar üretmenizi istiyoruz. Yalnızca ve sadece yolcu taşıyacağız. Bagajsız yolcular için.” Dese, Boeing “Kaç tane alacaksınız?” dediğinde “120 tane” diye cevaplasa, hava taşımacılığı tarihinde yepyeni bir sayfa bile açabilir. Kargo bölümü olmayan uçak demek daha az maliyet demektir. Daha ucuz uçak, daha az yakıt ve daha az bakım maliyeti demektir.
Türk Hava Yolları sadece bilinen tüm doğruları yapmanın yanında bilinmeyen doğruları da ortaya çıkarabilmeli.
Türk Hava Yolları ne zaman diğer hava yollarını yutmaya başlayacak? THY Alman taşıyıcı Lufthansa’yı satın alır mı? THY British Airways firmasını satın alır mı? Ya da cüssesi daha mütevazi firmaları bünyesine katar mı?
Uluslararası spor organizasyonlarında THY sponsorluklarının yaygınlaşması Dünya’nın ilgisi dışında kalamayacak mertebeye ulaşmış durumda. Prestij ve imaj hem ekonomik hem de yapısal açıdan oldukça ehemmiyetli. Bu esnada perdeli tanıtım uygulamaları da çok önemli. Örneğin bir buçuk saatlik bir filmde yalnızca 3 saniye görünen bir THY uçağı bazen etkisi azımsanamayacak neticeye sebep olabilmektedir. Bunun yanında konsol oyunlarında yine Türk Hava Yolları markasını yerleştirmek iyi sonuçlara yol açabilir.
Uçaklarla bizim ne işimiz olur peki? Şöyle ki; THY bir yılda devlete 5 milyar TL vergi verdiğinde bu 27 bin asgari ücretli vatandaşın bir yıllık maaşının ödenebilmesi demek. Hani bazen bazıları der ya; “Beşiktaş kazansa ne olacak? Bana bir faydası mı olacak?” ya da “Koç’un firması çok kâr ediyormuş… Ben ne yapayım? Bana bir etkisi mi var?” vs… Bu sığ sorgulamaların tek yanıtı vardır: Evet! Hem de koca bir evet! Beşiktaş Barcelona’yı yenerse Dünya’nın ilgisi üzerimize yoğunlaşır. İlgi ise çoğu zaman ekonomik avantaj demektir.
Yani THY’nin başarısı bir milli mevzudur.
Adı DOMANİÇ olan THY uçağı olmaması ise isim taşıyan diğer uçakların isimlerinin etkisini sarsan bir ihmaldir. Domaniç yok ise İstanbul niye var? Domaniç yok ise Edirne niye var? Domaniç yoksa Malazgirt niye var?
“Faydası nedir?” diye sorulmadan evvel “İhmalde ısrarın faydası nedir?” diye sorulması gerekir.