Önümüz 10 Kasım.
Dünya tarihinin bir lideri, ebediyete uğurlayışının ardından tam 85 yıl geçti.
Onu görmeden, onun fikir ve ilkelerini kendilerine yol haritası edinen büyük Türk milleti onsuz hiçbir Kasım geçirmedi aslında.
Türk milletini bağımsızlığa kavuşturan, onu muasır medeniyetin ayrılmaz bir parçası gören ve bu seviyeye çıkaran, adı ve eserleri sonsuza kadar yaşayacak olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 85. yılında saygı ve rahmetle anıyorum.
10 kasımlar, artık o’nun aramızdan ayrılışının anma ve matem günü olmaktan çıkarak, bize bıraktığı eserlerin zenginleştirilmesine ve yeni nesillere daha iyi anlatılmasına vesile olmaktadır.
10 Kasımların, Atatürk’ün 57 yıllık hayatını, mücadelesini, milletimize kazandırdıkları ve kazandırmak istediklerini doğru anlama bakımından önemi büyüktür.
Mustafa Kemal Atatürk, savaşlardaki başarılarıyla büyük asker, yönetimiyle büyük bir devlet adamı, görüşlerindeki sağlamlık, doğruluk, geçerlilik, uluslar arası ilişkilerde güvenirlilik, barış ve insanseverlik değerleriyle evrensel bir kişidir.
Kendine güvenen ve sorumluluk sahibi, hür fertlerin oluşturduğu kendi ifadesiyle “muasır medeniyet seviyesini yakalayıp onu aşan” bir toplum oluşturmayı amaçlayan Atatürk’ün benimsenmesi, devlet ve toplum hayatına getirdiği ilkelerin dogmatik değil, akılcılığa ve bilimciliğe dayalı bir şekilde yorumlanmasıyla mümkün olabilir.
Atatürk bunu şöyle ifade etmiştir: “Ben manevi miras olarak hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü müşkülat önünde, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi akıl ve bilimi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.”
Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerleyebilmek, yani muasır medeniyeti yakalayıp aşabilmek, kendimizi medeni dönüşümlere göre yenileyebilmek, tahlil ve yaklaşımlarımızı klişelerden arınmış, açık bir zihinle yapabilmek, mücadelemizi Mustafa Kemal’in irade gücü, azmi, bağımsızlık aşkı, cesareti, disiplini ve kararlılığıyla gerçekleştirebilmekle mümkündür.
Yazmadan geçemeyeceğim. Mustafa Kemal Atatürk herhangi bir kimsenin veya topluluğun tekelinde değildir. Çünkü bütün milletimizin bağlı olduğu ve sevdiği bir tek Atatürk vardır. Onu sevmek, onu anlamak ve onun prensiplerini milletimizin idrakiyle örtüştürmek, milletin her ferdinin hakkı ve vazifesidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, aramızdan ayrılışının 85. yılında, Türk milletinin yüreğinde ölümsüzleşen, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha sevgi, saygı, minnet ve şükranla anıyorum. Onsuz Kasım'ları, onu anlamaya çalışarak, anlayarak ve anlatarak aşabiliriz. 10 Kasım'a kadar değil, hayatımızın son Kasım'ına kadar ATATÜRK.
Aziz ruhu şad olsun. Kalın sağlıcakla.