BÖLÜM II 

Benim nüfus kütüğüm Beşiktaş. “Eski vapurlar daha iyiydi.” nin yanı sıra futbolu da tabii ki düşünüyor Beşiktaş ahalisi. Son yer altı sohbetlerde şu konular gündemde yukarı çıkıyor: 2 stat uygulaması yapılabilir mi? Yani Beşiktaş İnönü Stadı’nın yanında bir de Lefkoşa’da bir statta maçlarını oynayabilir mi? Mevzuat olarak engel var mı? Varsa sebeplendirmesi nedir? Paris Saint Germain ile Beşiktaş’ın Lefkoşa’da kapışması herkes için faydalı ve doğru olan olabilir. 

“Abi bırak ya! Adamlar Başakşehir’i allem etti, kallem etti şampiyon etti! Kimsenin Lefkoşa’da güçlü bir takım, kulüp kuralım dediği yok! Lefkoşa takımına Süper Lig’de yer vermek? Zinhar! Bırak abi ya!” 

Tartışıyor Karakartal. Barbaros Meydan’da heykelin önünde üç beş kişi pas yaparken konuşuluyor: Aslında var ya, biz 40.000 kişi statta bir müzik albümü doldursak şahane olur lan! Düşünsene, Samanyolu’nu okuyoruz 40.000 kişi ve profesyonel kayıt falan yapılıyor o anda. 

“Portekizli bir hakemde aynı formada iki kokart gördüm. Yani daha doğrusu FIFA Kokartı vardı ve yanında Portekiz Futbol Federasyonu amblemi vardı.” 

E ne yapayım yani abi? 

“Ne bileyim… Diyorum sadece yani. Muhabbet olsun.” 

Beşiktaşlılar’ın düşünsel yapısı eşsiz sayılabilecek bir mertebe. Bırakalım tartışmaya devam etsinler. 

“Abi bence Muslera daha bir 3-4 sene rahat oynar. Galatasaray’da kalması ve jübilesini Galatarasay’da yapması daha doğru olmaz mı?” 

Ya bize ne arkadaşım! Ayrıca jübile mi kalmış artık! 

“Bro! O değil de bizim takım Motor Sporları Departmanı açıyormuş. Belki günün birinde Formula1’de Beşiktaş takımımız olur?” 

Siyaset maç esnasında yapılır. Siyasetin müdahale etmediği spor var mı? Nerede? 

Lüksemburg maçından evvel soyunma odası (giyinme odası ayrıca)na gelen telefon: Devlet yöneticisi. “Maçı muhakkak kazanacaksınız.” diyor. Emir yani. Da… Aynı emri Almanya, Brezilya maçından evvel verirse ne olacak? 

Hatırlar mısınız?.. Eskiden Milli Takım’da forma numaraları 1’den 11’e giderdi. Rüştü hep 1 giyerdi. Yıldıray 10 giyerdi. H. Şükür 9 giyerdi. Feyyaz 7 giyerdi… yani demem o ki herkes pozisyonuna göre forma numarası alırdı. Ve hep bu numarayı giyerdi. Milli futbolcular kulüplerinde de aynı numarayla sahaya çıkardı. Yani Galatasaray’da 9 numaralı forma Hakan’ındı. Beşiktaş’ta 7 numaralı forma Feyyaz’ındı. 

“Eee yani?” 

Yani hatırlatmak anlamında. 

“Evet hatırladım. Oha! Suat’ı 3’te oynatıyor kepaze teknik direktör! Falan derdik.” 

Acaba futbolda üç haneli formayı ilk kim giyecek? 

“Niye 100? 100 tane oyuncusu mu var takımın?” 

O zaman 64 niye var mesela? 

“Oyuncular her maça farklı numara giyip kafa karıştırıyorlar belki? Bunun mevkisi neresiydi lan? Diye düşünsün diye rakip mesela?” 

İyi de rakibin kafası karışacak da izleyicinin ki berraklaşacak mı? 

“Yani?” 

Yani bizim de kafamız karışıyor! 

Hakemler. Türk hakemlik müessesesi o kadar yıprandı ki Şampiyonlar Ligi Yarı Finali’ne Türk hakem çıksa Dünya’da neredeyse herkes “Böyle bir maça niye Türk hakem verdiniz ki?” diyecek kıvama getirildi. 

Gelelim başta ki ikileme; Lig biterken bir anda ne olduysa ilk 2 sıra Şampiyonlar Ligi’ne doğru giderken üçüncü ve dördüncü Avrupa Ligi’ne gider oldu. Beşinci ise Konferans Ligi’nde Türkiye’yi temsil edecek. Türkiye Kupası Finali lig şampiyonu Galatasaray ile Trabzonspor arasında oynandı. Bu durumda Trabzon’un Avrupa Ligi’nde boy gösterme hakkının bulunması gerekiyordu. Sezon boyu yapılan spor yayınında ligden Avrupa Ligi’ne yalnızca 1 takım gideceği yönünde bilgilendirme yapılıyordu. Bu da lig üçüncüsüydü. Diğer Avrupa Ligi katılımcısı Türkiye Kupası başarısına endeksliydi. Buna mantıklı bir açıklama bulmaya çalışınca UEFA uluslar sıralamasına yöneliyor dikkat: 9. sırada Çekya var. 10. sırada biz varız. 11. sırada ise Norveç var. Eğer ki biz son zamanlarda özellikle Milli Takım ile aldığımız olumlu sonuçlar dolayısıyla daha evvel 10. olan Norveç’ten bu sırayı devraldıysak belki bu olabilir mi? İyi de ne alaka? Bu durum Türkiye Kupası’ndan Avrupa şampiyonalarına hiçbir takımın katılamıyor oluşunu açıklamaz ki. 

Bu arada belki ilginizi çekebilir: Türkiye Lig tarihinde Avrupa kupalarında müsabakalara çıkan yaklaşık 20 farklı takımın arasında sadece Gaziantepspor’un kazandığı maç sayısı kaybettiğinden fazla. Antep’in Avrupa karnesinde 6 galibiyet, 4 mağlubiyet var. Diğer tüm takımlarımız -ki buna Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe de dahil- Avrupa’da kazandığından daha çok mağlup olmuş vaziyette. Bunun yanında örneğin Galatasaray’ın Avrupa kupalarında çıkmış olduğu toplam maç sayısı Avrupa’nın en köklü kulüplerinden Borussia Dortmund ya da Paris Saint Germain gibi takımların tüm zamanlarda çıkmış olduğu bütün Avrupa şampiyonaları maçlarından fazladır. Yani UEFA nezdinde Avrupa’nın en tecrübeli birkaç takımı arasında Galatasaray var.     

2025 Lig koşuldu. Çok şükür ciddi bir sakatlık yaşanmadı. Hayati tehlike yaşayan sporcu olmaması sevindiriciydi. Nihayetinde lig tamamına erdi. Sanki Galatasaray kazanmadı da daha ziyade Fenerbahçe kaybetti.