İman ile ilgili en temel hususlardan belki de ilki; birazcık, azıcık ahlaki tutumu var olan dinen neyin doğru neyin yanlış olduğunu çoğu zaman anlayabilir. Bazen neyin kötü olduğunu anlamak için yüzbinlerce sayfa okumak gerekmez. Bazen yanlış çok nettir. Tartışma götürmez. Örneğin; ibadethaneye silah ile girilmez.

Memleketimizde ibadet etmek için para alanlar kimlerdir? Sorudur. Samimi olalım. Amaç kimseyi incitmek ya da üzmek değil.

İmam öksürse cemaat hasta olur. Eğer camiye silah ile girmek iman kanıtı ise Uzi ile girsek camiye, daha mı inançlı oluyoruz? Silah kuvvetlendikçe iman da güçlenir galiba, değil mi?

Gerçek şu ki; camide minbere çıkan kılıç mutlaka can almalıdır. İslamî gelenek bu yöndedir. Maksat adeti yaşatmak ise sorarım: İslam’a küfür eden hangi müşrikin kellesi alınmıştır o kılıçla? Camide endamının ardından o kılıç ile ne yapıldı? Yoksa içi boş bir gösteriydi mi amaçlanan? Camide şov. Bu da ayrı bir konsept.

Anlatmak ile dayatmak. Bu ikisi çelişkili. Ve ancak şu anda yurdumuzda İslam anlatılmıyor. Dayatılıyor. Ufacık körpe çocuklara ilahiyat eğitimi veriliyor. E o zaman 8 yaşında çocuğa fonksiyonları da öğret. Bazı eğitimler için erişkinlik gereklidir. Olgunluk gereklidir.

En acısı ise şu; “Diyanet gaspçı çıktı haciii!”

“Ne? Nasıl yani? Bu kadarı da biraz fazla oluyor!”

“Aynen! Dediğin gibi! Çok aşırı aşırış mevzu bahis burada. Heybeliada’daki çam ormanı ve 94 yıllık senatoryum Milli Emlak Müdürlüğü’nden Diyanet’e devrolundu. İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi Diyanet’e devrolundu. Kartal Şehir Parkı Belediye’den Diyanet’e devrolundu. Bolu’da Güzel Sanatlar Lisesi’nin yanındaki 186 dönüm arazi Bolu Belediyesi’nden Diyanet’e devrolundu. İzmir Menderes’te 49 dönüm arazi Diyanet’e devrolundu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na ait İzmir’in Gümüldür Beldesi’nde 40 dekar arazi Diyanet’e devrolundu…”

“Yalannn!”

Tabii; gerçek olamayacak kadar kötü.

Bu zenginlikle Diyanet ne ediyor peki? Diyanet İşleri Başkanı’nın yeğeni Mekke’de Kabe manzaralı 50. kat süitinde 2 ay kalıyor mesela. Fatura 4 milyon Amerikan Doları. Kimsenin haklı kazancında gözümüz yok. Ve ancak bir din insanının bu ülkenin en düşük gelirli vatandaşından 3 kat fazla maaş alması doğru mu? Niye “İstemiyoruz. Yapmayın. Milletin alamadığına bizi boğmayın.” diyen bir Diyanet mevcut değil? Tam tersi “Veriin! Daha veriiğn!” diyen bir Diyanet var.

Peki olanların gayesi nedir? Maksat Diyanet’i zenginliğe boğarak halktan koparmak. Vatandaşın gözünde dini cemiyeti bir tür zengin züppeler kulübüne dönüştürerek cemaat güveni ve desteğinden yoksun bırakıp artık yıpranan Diyanet’i lâv edip yerine Şeyhülislamlık’ı getirebilmek. Emelleri budur. Yani Diyanet fakirlikle, baskıyla etkisiz hale getirileceğine tam tersi metot ile -yani aşırı zenginliğe boğarak- sonlandırılmaya çalışılmaktadır.

Din çalışanları artık “Biz işçiden de, memurdan da farklıyız aslında.” diyorlar. Eşleri, çocukları sokaklarda “Para bizde” diyecek kadar pervasız vaziyetteler. Çoğu kimse dini kariyeri toplumun içinde güçlü ve saygın olabilmek için istiyor. Buna “minbere çıka çıka kendini görür oldu yukarıda” sendromu deniliyor.

Yurdu düşmandan arındırdığımız, Ezan yaşasın diye atamızın hayatlarını verdiği 30 Ağustos’da hutbelerde gazilerimizden bahsedilmemesi normal mi? 15 Temmuzlar’da gece camilerden sela okunması normal mi? Sela dediğin ya Kandil’de, ya Bayram Namazı öncesinde, ya Cuma namazından evvel ya da vefat durumunda cenaze namazından yaklaşık yarım saat evvel okunur. Öyle ısmarlama sela falan okunamaz. Ankara “Şu gün sela okuyun” dedi ve okunuyor öyle mi? Hazır olan Ankara’ya mı hazır Mekke’ye mi?

Sert ve sivri bir üslup ortaya çıktığının ben de farkındayım. Bu sebeple müsaade edin Milli Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un şu mısralarını sizinle paylaşayım:

“Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tesbih

Çevrende dalkavuklar; tapınır gibi. La-teşbih!

Sarık, cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya

Şekil yönünden sanki; Ömer’in devri, güya!

Herkes namaz oruçta, hepsi sözünü dinler

Zikir Kur’an sesinden yerler ve gökler inler!

Ha bu din, iman, takva; inan ki hepsi yalan

Sen onları kendine taptırırsın vesselam!

Derdin davan sadece hep nefsi saltanatın

Şimdilik putu sensin tapılan menfaatın!

Hey kukla kafalı adam, dinle sözümü tut

Bunların dilinde Hak; ama kalbi dolu put!”

     

Ezanları birbiriyle yarıştırdık. “Eeeğm… Çok güzeldi ve ancak ‘s’ sesi biraz kısık geldi bana. Ayrıca biraz daha tize çıkıp daha fazla name yapabilirdin. Ancak yine de güzel tabii.” Kimseler “Yav hop! Ezanı ezan ile yarıştırmakta nedir la? Eurovisiona çevirdiniz ortalığı.” demedi. Bunlar çoğunluğa göre imanın artması idi. Diyanet o esnada kılıç seçiyordu Topkapı Sarayı envanterinden. Ağzını açıp da “Bunlar hoş şeyler değil” demedi Diyanet. Niye? Çünkü Diyanet’te milletin genel kanısını karşısına alacak yürek bulunmamaktadır.

Her daim hükümetleri eleştirebilmiş olan Diyanet’in 24 koca sene boyunca hükümet ile hiç görüş ayrılığı yaşamamış olması acayip değil mi? Hükümet dinen her şeyi tam yapıyorsa sana ne gerek o zaman?

Barolar Birliği eleştirir, Tabipler Odası eleştirir, spor kulüpleri eleştirir, TSK eleştirir… herkes eleştirebilir ve eleştirir. Eleştiri illa karşıt olmak anlamına gelmez. Diyanet de eleştirirdi. Ama şimdi Diyanet’in ağzında sanki bir emzik var. O emziğin adı da: para.

Yılbaşı sebebiyle Diyanet son zamanlarda bol konuştu. Yılbaşı kutlamalarının mekruh olduğunu dillendirir oldu.

Hanımlar, efendiler: Miladi Takvim Dünyevî takvimdir. Dünya’da yaşamayı en kolaylaştırıcı ve basit takvim budur. Ay Takvimi ise Evrensel Takvim’dir. Yani yıldızlar arası bir İnsanlık Uygarlığı olduğumuzda Kainat’ta ki düzenimizi sağlayacak olan Ay Takvimi’dir. Çünkü; Ay ile Dünya’nın arasında ki simetri Evren’de nadir bulunan bir muammadır. Bizler Dünya’nın neresinde olursak olalım Ay’ın sadece 220 derecelik açısını görebiliriz. Geri kalak 140 derecelik kısım bize asla görünmez. Bunun sebebi Dünya ile Ay’ın tam senkronla hareket etmesi sayesinde Ay’ın hep aynı yüzünün Dünya’ya dönük olmasıdır. Ay ve Dünya’nın bu şaşmaz dengesi tıpkı akrep ile yelkovan gibidir.

Nihayetinde Miladi Takvimi benimsemek Ay Takvimi’ni reddetmek anlamını taşımaz.

Bugün Yılbaşı’na dadanan zihniyet bir sonra ki aşamada herkesin doğum günü kutlamalarının yanlış olduğunu söylemeye meyleder. Öyle ya; doğum günlerimiz Miladi Takvim ile ifade edilir. Bu durumda Hz. İsa’nın Doğumgünü’nü din dışı ilan etmeye yeltenenler bizlerin doğum günlerinide yok hükmünde saymaya oldukça yatkındırlar. Hakikat şudur:  Hz. İsa İslam’ın düşmanı değildir.

1 Ocak 2025 günü sabah saat 08:30’da Filistin’e destek mitingi için ahali Galata’ya çağırılıyor. Yani herkes tarihin ve günün öneminin farkında. Yılın ilk gününün ulvi manasını herkes bilir ve özümser halde.

İslam vahşet değildir. Huzur İslam’dadır. Düşmanlık, canilik, tehdit, zorbalık, hırsızlık, menfaatçilik değil… Barış, fazilet ve emniyettir İslam.

Diyanet’e zıt gitmiş gibi olacak ve ancak: ibadethaneye, okula, uçağa silah ile girilmez. Kırmızı ışıkta durulur, yeşil de geçilir.