Hayata atıldığım 80’li yıllardan beri bayramı bayram gibi yaşadığımı hiç hatırlamıyorum. Kah çalıştığım iş yerinin patronu izin vermedi, kah kendi elimle girdiğim işlerden dolayı bayramı yaşayamadım. Her şey yolunda olsa bile zaten gurbetteydim, bayram dediğin eş, dost, akraba ile kutlanır, oysa benim çocukluğumda gençliğimde gurbetin kalabalığında, yalnız geçti.
Kırk yaşımdan sonra sılayı rahime döndüm. Birden fazla işlerin altına girip sırtıma taşıyamayacağım yükleri yüklendim. Meslek icabı her bayramda trafik kazaları, kurban kazaları, yangınlar, toplantılar, protokol bayramlaşması ya da hava şartları nedeniyle sürekli koşturmaca geçti. Her şey bir yana, meslek hastalığı her olaya eleştirisel bakmalar, takıntılar, vesaire yüzünden bayramlardan haz alamıyordum. Gerçi kendi düşen ağlamaz derler, insanlar kaderini kendileri yazar. Nitekim yaşadığımız hayat, hak ettiğimiz hayattır vesselam.
Neyse, sabah erkenden kalkıp gittik köyümüze. Köyde cami var imam yok, imama gerekte yok. Camilerde Çin işi kısa dalga yayın sistemi ile kaçak yayın yapılarak ezan ve vaaz işini çözmüşler. Merkezden konuşanın ne dediği anlaşılmıyor ama zaten dinleyen önemseyen de yok. Herkes ritüel bitse de kurban işini halletsem derdinde. Köyün ileri gelenleri parayı bastırıp namazı kıldıracak birini ayarlamışlar. Demek ki Çinliler henüz bu işe bir çare bulamamış ! Biliyorsunuz, 25-30 yıldır Allah yerine ellah diyen bir güruh çıktı. Artık camilerde Allah yerine ellaha secde ediliyor ! “Ellahuekber” kıyam, rüku secde. İslam Peygamberi Hz. Muhammet’tir ama biz, Mustafa Itrinin bestesi ile teşrik tekbirlerini eklemişiz burada da Muhammed yerine ‘Mühammed’ diyoruz ! Onu da artık önemsemiyoruz. Zaten bunları denetleyecek bir müftümüz yok. Müftüyü denetlemesi gereken Diyanet’te yok. İşin daha da vahimi Allah’a ellah demeyin diyecek bilinçli Müslüman da yok ! Neyse ibadetin yerini ritüel almış. Ritüelin sonrası gelenekler başlıyor. Cami çıkışı cemaatten para toplanıyor. Hiç tasvip etmediğim sosyolojik bir sorun olarak gördüğüm çocukların para toplamak için sokağa salınması ile işler devam ediyor. Çocuklar sokaklarda kapı kapı dolaşıp para topluyor, roman vatandaşlarımız et topluyor, cemaatler deri ve kelle topluyor. Korkarım bir geleneğe dönüşmez ama bu yıl yeni bir uygulama daha başladı. Bakanlık talimatı ile kritik yerlere pusu atan jandarma ve polisimize ceza adı altında para toplatıldı. Almanya’da elin gavuru düğünlerde konvoy yapan Türklere bile kural ihlalinde ses çıkarmazken bizim dini bayramlarda ceza avına çıkmamız hoş olmadı !
Keşke her köyde bir cami, camide Allah, Muhammed diyen, din, iman, ahlak bilen, direk köy halkına vaaz edebilen bir imam olsaydı ! Kuran da ki Kurban’ı anlatsaydı ! Temizliğe, kul hakkına, çevre kirliliğine değinseydi, aldığı maaş karşılığında işyeri olan camiyi kendi elleri ile temizleseydi. Bayramda cemaatiyle bütünleşmeyi, selamlaşmayı, bayramlaşmayı, barışmayı konu etseydi. Köyün gençlerine içmeyin, içseniz bile şişeleri Kayabaşı’na, Kepez’e, ormanlara, derelere atmayın deseydi. Kurban atıklarını sağa sola atarak toplum sağlığına verilen zarara değinseydi… Umarız ileride bir gün yine din Allah’ın olur. Camilerde bankamatik imam yerine din görevlisi olur ! Bu bayram Domaniç’te kazasız belasız bir bayram geçirdik. Doya doya eş dost akrabalarla oturup sohbetler ettik. Dağ taş gezip dolaştık. Her şeye rağmen bu bayram, yaşadığım en güzel bayramdı vesselam !