Dolandırıcılar genelde dolandırıcıları dolandırır veya yalancılar genelde yalancıları kandırır ! “Ava giden avlanır” atasözü adeta bunlar için söylenmiş gibidir. Belli başlı dua ve ritüellerle günahlarının af olacağına inanıp uygulayan, genelde günahkarlardır !

Yalancıları yalancı yapan her yalana kanan saflardır diyemeyiz çünkü burada bir kriter daha var. Bazıları, kendilerinden olanların söylediği her şeye kayıtsız kanmış gibi yapar, yalan söyleyeni yalancıdan daha çok savunur. Bakın işte bunun sebebini ne ben biliyorum ne de sorduğum otoriteler. Bir bilen varsa beri gelsin.

Sözde Ulusal Medyamızı eskiden İstanbul medyası diye pek sevmesem de haberlere bakardım. Ama artık İstanbul medyası da kalmadı. Yüzde 97’si hükümet, yüzde 3’ü muhalefet televizyonlarından objektif haber izlemek mümkün olmadığı için akşamları her iki tarafında tüm kanalları arasında hızlı bir geçiş yaparak bakıp geçiyorum.

Hükümet yanlısı kanalların tümünde, İsrail bize saldıracak, Amerikan başbakanı şunu dedi bunu dedi. Eli değneklilerin üçüncü dünya savaşı çıktı çıkacak çığırtkanlıklarına, muhalif kanalların hak hukuk adalet, açız battık batıyoruz ağlamalarına alışmıştık ki, birdenbire iktidar yanlısı kanallarda, İmam hatiplere saldırıyorlar, dinimize saldırıyorlar gibi farklı bir haber görünce “Ne oluyor” diye takıldım. Meğer eski bir geleneğimizin tekerrürüymüş haberin içeriği .

Sonu S ile biten ve her bakan tarafından alfabeden değişik harfler seçilerek sonu yine S ile biten bir sürü sınav modelimiz var ya. Eğitim camiamızda öğretmenlerimizin bile anlayıp anlatmakta zorlandıkları bu sisteme çok uzağım. İlk gazeteyi çıkarmaya başladığımız yıllarda ara sıra polisler gelir, “Bilmem ne dershanesinin, bilmem ne “S” sınavlarında, soruların çalındığı ile ilgili habere yayın yasağı getirildi, sakın yazmayın” derlerdi. Bize gelen yasak ulusal basına gelmezdi herhalde orada cemaatin bilmem ne kolunun sınav soruları çaldığı iddia edilir, bir kesim, “çaldılar” derken diğer kesim, “bunlar Müslümanlara saldırıyor” diye savunmaya geçerdi.

O zamanlar bunlara “cemaat, hizmet, muhterem bilmem ne” diyenler, sonradan “paralel”, “terör örgütü” demeye başladı. Çalınan sorularla bir yerlere gelenler geldi, bu tür işler de oldu da bitti zannediyorduk ki geçtiğimiz günlerde muhalif kanallar, “LGS de sorular çalındı” iddiasında bulunan haberlerle ortalığı bulandırmaya başladılar. Cemaat te yok soruları kim çaldı ki derken, dediler ki, İmam Hatipler ! Yok artık ! Camilerde dinimizi anlatan imam yetiştirmek için kurulan iktidarın her türlü desteği verdiği İmam Hatipler niye böyle bir şey yapsın ki ? Tam iftiradır diye düşünecekken hükümet yanlısı kanallar, “Dinimize saldırıyorlar” diye programlar yapmaya başladı. İşin aslı yoksa bile dikkatleri üzerlerine çektiler. Biz bu filmi daha önce seyretmiştik diyerek soruların çalındığına kananlarla, bizimkiler asla böyle bir şey yapmaz, bu dinimize saldırıdır diyenler başladılar tartışmaya ayrışmaya.

Anlık kıvırmalarla arkalarından gelenleri sürekli zora sokan bizim siyasilerin ağzıyla birbirine giren, çıkarcı siyaset bağımlıları, ana babasını, eşini dostunu, arkadaşını satıp liderin ağzından çıkanları savunmak için kalp kıra durusun, bir saat sonra ani bir kıvırma ile çalmamışlardır dediklerine çalmışlardır diyebiliyor hatta karşı tarafa onları biz değil siz savunuyordunuz diye iftara atabiliyor.

Soru şu; Yahu biz gerçekten sürekli kandırılıyor muyuz yoksa üç kuruşluk çıkar uğruna her şeyi kanmış gibi görünüp kanmadığımız halde kanmış gibimi yapıyoruz ? Yoksa…!