Hepimizin arasındalar. Bazılarını tanıyor ve biliyoruz. Çoğu ise gizli. Ben onlara manyak, garip, ilginç, zırto demiyorum. Deli değiller. Sadece tuhaflar. Yaptıkları şeyler cidden, böyle ağırından ağırından denyoluk. Yine de ben onları yabancılaştırmak istemiyorum. Onları herhangi bir sıfat tanımı içerisine dahil etmek de istemiyorum. Yalnızca anlatayım onları… Bakalım sizler ne düşüneceksiniz?

Havlayan adam. Sindirin biraz bunu; havlayan adam.

“Nasıl yani? Çok bağıran adam anlamında mı? Isırmaz hesabı?”

Değil işte. Bu adam resmen Havlayan Adam. Gece şehrin sokaklarını dolaşıyor. Sabah saat 03:00 sularında sokağımızda havlayan canlının köpek olduğunu düşünüyoruz biz. Ancak, değil işte. Adam havlıyor. Niye peki?

Ne bileyim niyesini yahu?

“Altında yatan bir felsefesi olmalı bunun…”

Tabii adam köpeklerin cümleten katli hakkında kanun hükmünde kararname yayınlanınca köpeklerin sokaklardan silinmesini protesto ediyor olmalı. Da, bu adam 10 senedir havlıyor be kardeşim. Yani altında yatan bir mantık var mı şüphelidir. Çekip kafayı zevkine sokaklarda havlıyor olabilir. Ben bir kere bekledim. Sabah. Sokakta. Gördüm bunu… Geldi. Durdu. Etrafa baktı. Sonra başladı havlamaya! Dedim “Hüüoop! Kardeşim ne diye havlıyon?! Deli misin lan sen?! Sokağı ayağa kaldırıyorsun!”

Bu bir anda beyefendi bir tavır takındı: ‘Anlamadım? Havlamak mı? Köpek gibi mi yani? Sizi tenzih ederim. Gaspçı mısınız yoksa?’

Aaa? Adama bak be! Yahu karakola desem ya inanmazlar ya da gülmekten yerlere yatarlar…

Acayip insan.

Başka bir türe bakalım… Bu arkadaş; Herkese İsim Takan Adam. Ciddi diyorum. Hakiki mandaval.

Senin benim yanıma yaklaşıyor. Şekli şemalı yerinde, temiz bir tip olduğu için sorun yok. Adam soruyor; “İsminiz nedir?”

Diyorsun ki “Habil”

Adam duruyor, diyor ki; “Hayır birader. Senin adın Turgut.”

Israr ediyorsun. Konu ismin sonuçta; “Hayır kardeşim Habil benim adım.”

“Hayır, hayır. Yanlış biliyorsun. Turgut senin adın.” diyor.

Şimdi bu manyaklık değil de nedir? Ve bunu herkese yapıyor bu adam. Herkese İsim Takan Adam.

Acayip insan.

Batılı olduğunu kanıtlamak için taharetten vazgeçen toplumsal mikroplar. İster inanmayın, ister inanın. Var bu insanlar. Dev bir köşk tutuyorlar. İlk iş bütün tuvaletlerden taharet musluklarını söküyorlar. Çünkü bu Batılı değil.

Adamın evine misafir olarak gidiyorum. Ev dediğin toplam 8 odası 5 tuvaleti, 4 banyosu, bir açık bir kapalı iki havuzu, saunası, salon tavanı 10 metre bir “ev”. Malikane yani. Her şey baya baya çok iyi. Yalnız bir durum var; tuvalette taharet musluğu yok. Utana sıkıla söylüyorum bunu ertesi gün. “Öyle oryantal adetlerle işimiz olmaz bizim.” diyor.

Ne? Hö? Abi adam manyak, kaç kaç kaç durma kaç!

Acayip insan.

Anlattıklarıma inanmakta güçlük çekebilirsiniz. Yine de eksiksiz ve eklentisiz, tanıklık etmiş olduğumu olduğu haliyle anlatacağım: ABD’de ilk gittiğim üniversite Connecticut’da akademik seviyede askeri eğitim veriyordu. Öğrencilerin pek çoğu asker idi. Ordu bursları ödüyordu. Zengin çocuklar değildik pek. Yani biz öğrenciler. Çoğumuzun Birleşik Devletler Silahlı Kuvvetleri’nden sağlanan bursu vardı. Tabii ben bu pozisyonda değildim. Ben yıllık ücreti çatır çatır ödemek zorundaydım. Ancak, yine de askeri eğitim veren bir kurumun parçası olmak bile bir “yabancı” için güzel bir deneyimdir diye düşünüyordum. Yalnız şöyle bir durum vardı; Irak’ta ki savaş uzamış ve oradaki askerleri artık evlerine getirme zorunluluğu doğmuştu. Bu ise asker tazeleme yapılması gerekliliğini ortaya çıkardı. İşte bizim okulun Ordu’dan bursluları bu durumda hemen silah altına alınıyordu. Birlikte Play Station oynadığımız, birlikte zar attığımız, birlikte yemek yediğimiz adamlar okuldan gidince bizde moral göçtü. Kalanlar olarak utandık. 1 seneden sonra okuldan ayrıldım. New York’ta bir okula yerleştim. Dini bir eğitim kurumu idi. Diğer okulumdaki arkadaşlar ara sıra yanıma uğruyorlardı. Has arkadaşlardı çünkü. Umarım iyilerdir.

E acayiplik nerede? Nacayiplik şu; İlk gittiğim üniversitede ki arkadaşlardan birinin adı Gaetano idi. Biz kısaca Gotti derdik.

Günlerden bir gün Gotti odasına girince odasını sinek bastığını görmüş. O anlattı. Açıkta ne kadar şekerli şey varsa sineklenmiş, böceklenmişti. Gotti ilginç bir karakterdi. Bu kadar çok sayıda böceği öldürmeye kıyamadığı için eline bir balık akvaryumu ağı almış, sinekleri bir bir avlayıp kavanozun içine koymuş. Ardından böcekleri faraş ile itinayla süpürüp dışarı atmış.

İşlerin acayipleştiği kısma gelelim: Gotti sinekleri salarken sineklerden biri ısrarla çıkmamış kavanozdan. Gotti’ye göre bu çok enteresan bir durum. Dahası var; sinek bir ara çıkıyor kavanozdan, dışarıda biraz uçup tekrar kavanoza giriyor. Bu Gotti’ye bir fikir vermiş. Sineği odasına götürmüş. Kavanozun içine ıslak şeker koyup kapatmış kavanozu. Ertesi gün kavanozun kapağını açmış. Sinek dışarı çıkmış. Dolaşmış odanın içinde, sonra tekrar kavanoza girmiş. Gotti sinek ehlileştirmiş!

Adam bunu hakkaten yaptı. İş öyle abardı ki; Gotti’nin odasına gidiyoruz. Adam televizyon izliyor. Televizyon izlerken bu sinek geliyor bunun suratına konuyor. Ağzının içine giriyor. Dalga geçmiyorum. Gotti’ye göre “dişlerine bakım yapıyor” sinek.

Gotti sineğini kavanozunda bazen dolaştırırdı. Bizim odalarımıza falan gelirdi. Açardı kavanozu. Bizim için sorun değildi. Gerçi bunu köpek beslercesine bir eda ile yapıyor olması bir tuhaftı. Bir gün sinek odada turalarken ve biz benim odada zar atarken Kanadalı bir arkadaş geldi. Bu Kanadalı okulun en popüler elemanlarından biriydi. Odaya girdi. Sinek bunun yüzüne bir pike yapıp duvara kondu. Kanadalı bunun normal bir sinek olduğunu düşünüp elinde ki Cebir ansiklopedisini hızla duvara bi koydu; bizim sinek püre.

Gotti kafayı yedi olaydan sonra.

Acayip insan.

Sarhoş 3. Dünya ülkesi liderlerinden bazıları bazen oldukça acayipleşebiliyor. Örneğin Bruney Başkanı gece alkolü çok kaçırınca naralar atmaya başlıyor: “Bırakın lan beni! Bırakın! Olm var ya Amerika’ya savaş açıcam lan! Çağırın lan savunma bakanını! Komutanları çağırın lan! Televizyonda hazırlansın! Açıklama yapıcam! Bitiricem lan bu Amerika’yı!”

Acayip insan.

Çakmak Çalan Adam. Sanırım herkesin hayatında bu adamdan bir tane var. Bu adam bir çakmak hırsızıdır. Bir ortamda ortaya bir çakmak çıktığı anda gözleri döner. İçten içe çakmağı çarpmak için fırsat bekler. Onun için ucuz ya da pahalı fark etmez. Diyelim ki çakmanızı alı koydu… Ertesi gün “Dün

çakmağım sende kaldı.” derseniz cevap hazırdır; ‘Ben onu başkasına verdim.’. Tartışmaya giremezsin çünkü altı üstü bir çakmak sonuçta. Bu tipler ile ilgili fazla detaya giremiyorum. Çünkü Çakmak Çalan Adam’lardan hiçbiri ile doğru düzgün bir muhabbetim olmadı. Niye çalıyorsun bu kadar çakmağı? Hayatın boyunca ihtiyaç duyacağından 30 misli fazla çakmağın var. Ne yapacaksın bunları? Hep çakmak çalmana rağmen neden üzerinde hiçbir zaman çakmak yok? Çakmak Çalan Adam; artık çaldığın çakmaklarla zenginleştiğini falan düşünmeye başladım.

Acayip insan.

Berberde bu tiplere illa ki denk gelmişsinizdir; Berberde Yerinde Duramayan Adam. Bu adam mutlaka sakal tıraşı ister. Ve tıraş esnasında sürekli konuşur. Bazı berberler bu adamı durdurmanın yolu olarak kendileri işi gevezeliğe vururlar. “Ben anlatayım ki biraz sabit dursun şu adam.” diye. Adam sürekli hareket halindedir. Kıpır kıpır. Bacağını dizinden itibaren hızla ve sürekli sallamaktadır. Eliyle telefonuna uzanır. Sokaktan geçenleri görmek için zırt pırt dışarı bakar. Car car car konuşur. Başına bir kaza gelirse berberi beceriksizlikle suçlar.

Artık berbere çay içmek dışında bir sebeple gidemez hale geldiğimiz bir dönemdeyiz. Kim geliyor kim gidiyor pek bilemiyoruz. Ve ancak değişmez tip yine oradadır. Bunu tahmin edebiliyoruz.

Berberde Yerinde Duramayan Adam; kımıl kımıl, oynak, hep faal.

Acayip insan.

E ancak bunun sonu gelmiyor ki…

Acayip insana gülmek makul tepkidir.

O Şimdi Asker