Domaniç'i anlatmaya çalıştığım bu bölümde birde olaylara tersten bakmak istedim. İstemez olaydım. Düşünsenize, bir de Domaniçli değiliz!
Öncelikle, Şırnak'ta PKK'lı teröristler tarafından uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda şehit olan 4 askerimiz ve hayatını kaybeden güvenlik korucumuza Allah’tan rahmet ailelerine sabır diliyorum.
Geçen gün Domaniç Gazetesinin sayfa editörü Serdar kardeşim ile bu yola yani haftada iki gazete çıkaracağımız için zorlanacağımızdan emindim gerçektende böyle oldu. Ama Domaniç ve Domaniçliler için değen güzel bir uğraş ve çaba. Serdar Yiğit Kardeşimin de dediği gibi: “Yaşadığın Yeri Küçümsersen, Kendin Küçük Kalırsın”. Domaniç’te doğup ta veya Domaniç’te doyup ta nankörlük yapanlara müthiş bir kapak olan bir cümleydi. Malumunuz yıllardır ben de bu köşemde “Domaniç’te yaşanmaz deyip aslında yaşanmazlaştıran” nankörlerle İrlandalılarla Domaniç’i beğenmeyen küçümseyen insanlarla mücadele ettim, etmeye devam ediyorum ve nefesimin yettiği ana kadar da edeceğim. Serdar kardeşimin paylaşımını düşünürken aklıma “Domaniçli olmasaydım ne olurdu?” sorusu geldi.
Hakikaten Domaniçli olmasaydım ne olurdu? Domaniçli olmasaydım; Hayme Ana’nın Ebe Ana’nın Sarıkız’ın Selim Ata’nın Mahmud Abdal’ın Şehit Savcı Bey’in ve nice yüce mübarek insanın torunu olmayacaktım. Ertuğrul Gazi’nin at koşturduğu topraklarda gezemeyecektim. Osman Gazi’nin salıncak kurduğu mızık çamını göremeyecektim. Tiritini saraylısını, fasulyesini. alabalığını yiyemeyecektim. Bir cazibe merkezi olan Domaniç’in iklimi, zengin doğal kaynakları ve bozulmamış bakir doğasından mahrum kalacaktım. Biyolojik çeşitliliği ve nadir bulunan bitki türleri ile süslenmiş dağları, yaylaları, tepeleri, vadilerinden, canlı çeşitliliğinden, nadir endemik bitki türlerinden habersiz yaşayacaktım. Dünyanın en temiz oksijeninden mahrum kalacaktım. Yayla keyfi yaşayamayacaktım. Doğal su kaynaklarından içemeyecek, verimli tarım alanlarından meyve sebze yiyemeyecektim. Türkiye’de yok olduğu sanılan ancak 1986 yılında bir ormancı tarafından keşfedilen çok değerli bir bitki olan, görkemli sarı çiçeklerinden dolayı “sarıgelin” veya “sarıafet” olarak adlandırılan Gentiana Lutea (censiyan/acı kök) bitkisiyle övünemeyecektim. Lidya peygamber çiçeğinden(Centaurea Lydia), endemik bir orkide türü olan “Epipactis Pantaca’dan, yine ülkemizde çok nadir bulunan Epipogium aphyllum adlı orkide den, Anadolu karaçamının endemik bir türü olan ve önemli biyolojik zenginliklerimizden Ebe Karaçamı’ndan, Kurbağa Göçü’nden ve köşemin darlığından dolayı yazmayacağım nice Domaniç’in kendine munhasır özelliklerinden mahrum kalacaktım.
Bu arada Domaniçli olmasaydım Gazete ve televizyonlarda Domaniç ile ilgili en çok trafik kazası haberi duymayacaktım. Her gün aksiyon her gün heyecan yaşayamayacaktım. Yıllardan beridir bitmeyen Tavşanlı Domaniç yolu için defalarca yazı yazmayacaktım. Küçük ama kendine özgü insanların yarınlarına sahip çıkmak adına trafik kazalarında kaybedilen canların son bulması için ne kadar mücadele ettiklerine şahit olamayacaktım. Dağ yolunda asit kamyonlarının geçişlerini ve asit akıtışlarını engellemek için doğaya ve insana duydukları saygıdan ve sağlıkları için toplanıp ana yolu kapatan o cesur yüreklere de şahit olamayacaktım.
Ve oturup düşündüm ki:
“İyi ki Domaniçliyim be”…
Kalın sağlıcakla