Nasıl anlatayım ki ben seni Domaniç.
Yaklaşık çeyrek asırdır anlatmaya çalıştığım o eşsiz diyar. Bizlerin dünyaya gelişi ile başlayıp ölüm ile sonuçlanacak olan hayatımızın yaşam merkezi. Baba ocağımız. Ana diyarımız. Her birimizin çocukluğumuzun eşsiz hatıralarını barındıran güzide diyar. İçinde yaşayanlarımızın eksikleri ile yakındığı, gurbettekilerin buram buram hasretini çektiği o ilçemiz.
Muhteşem doğası ile cenneti görmek için ölümü beklemeye gerek duymadan her gün cenneti yaşadığımız, şırıl şırıl suların boncuk boncuk topraktan çıkışını izlediğimiz o güzelim mucizenin yaşandığı, ilkbahardan başlayarak dört mevsim yeşilin her tonunu görebildiğimiz, yaban hayatı ve oksijeni ile her sabah kuş cıvıltıları içinde uyanıp, her mevsim başka bir güzelliği yaşama fırsatı bulduğumuz, özellikle yerli ve yabancı turistler olmak üzere bir gün bile de olsa o eşsiz doğasını ve yaban hayatını yaşamak için uğruna servet harcamaya değer o kadim ilçemiz.
Tarihi ile Kayı Boyunun ilk yurdu. Dolayısıyla Osmanlı'nın cihan devleti olması noktasında ilk durağı olan, adına devlet töreni yapılan tek kadın Hayme Ana'nın o kutsal türbesinin maneviyatı ile bir kadın, bir anne şefkati ile derlenip toparlandığımız, kırlarında, bayırlarında Ertuğrul Gazi'lerin, Saru Batu'ların, Gündüz Alplerin, Osman Gazi'lerin at sürüp, kılıç salladığı, baş verip, baş aldığı, Anadolu'nun Türk yurdu kalması için cenk’e tutuştuğu o kıymetli topraklar. Ebe Anaları ile Alp eren ruhunun devamının Anadolu'daki saklı hazinesi Domaniç.
Hayme Ana’dan aldığı o feyz ile Kurtuluş Savaşı sırasında İnegöl’de askerlik yapan oğlunun Yunan askerine yardım ve yataklık ettiğini öğrendikten sonra kocasının beylik tabancası ile oğlunu sorgusuz sualsiz kurşunla yere serdikten sonra arkasına bile bakmadan geriye dönen Habibe’lerin yurdu, maalesef ki, 1926’da meydana gelen büyük bir yangın ile tamamen yanmıştır. Adeta küllerinden yeniden doğarak, Cumhuriyet Döneminde nahiye statüsünde Söğüt’e, İnegöl’e, 1932’de Tavşanlı’ya bağlı kalmış, 1 Nisan 1960’da müstakil ilçe olmuştur.
Nedendir bilinmez ama yazmakla bitiremeyeceğim bu güzel ilçemiz günümüz şartlarında, gerek siyasal gerekse sosyal, ekonomik anlamda hep bir gerileme ve küçülmeye gitmektedir.
İnsan eksen insan yetişecek o bereketli topraklar ekilip, işlenmemekte artık. Geçmişten günümüze atalarımızın mirası sadece Göç olarak kalmış görünüyor. Göç alan değil Göç veren bir ilçe haline geldi bu güzelim diyar. 10 km lik kömür madeninin yakınında, o çok sert geçen kış aylarında ısınamıyor bile Domaniç’te yaşamayı başarabilmiş bir avuç ilçe halkı. O güzelim ilçenin çok derdi var çok. Çoğu insanımız kuruluşun toprağı Domaniç'i yaşamayı bırakıp özlemeyi tercih ediyor artık.
Gelin bir olalım iri olalım da çocukluğumuzun ilçesine çocukluğumuzda gibi yaşamak adına, susuz kalan köylerimize, yolsuz kalan İlçemize, göç veren nüfusumuza, dağımıza, bayırımıza, doğamıza, insanımıza sahip çıkalım. Ya sahip biziz, ya sahipsiziz. Kalın sağlıcakla.