65 yaşındaki Mevlüt Özdemir’in hikâyesi, doğayla iç içe bir yaşamın, bilgiyle harmanlanmış emeğin hikâyesi. Küçük yaşlarda Çukurca beldesinde büyüyen Özdemir, 1974 yılında Domaniç’e taşındı. Yıllarını orman işletmesinde geçirerek emekli oldu. Ancak emeklilik onun için bir son değil, yeni bir başlangıç oldu.
ŞİFALI OTLARA DUYDUĞU MERAKLA YENİ BİR YOLCULUĞA ÇIKTI
Atalarından gördüğü, büyüklerinden duyduğu şifalı otlara olan ilgisi onu yeniden doğayla buluşturdu. Domaniç Dağları’nın zengin florası içinde yetişen sayısız bitki türünü tanımaya, toplamaya başladı. Adaçayı, kantaron, hatmi çiçeği, aslan pençesi, alıç çiçeği, üç tepe kekiği ve daha niceleri onun ellerinde şifaya dönüştü.
PAZARDAN AKTAR DÜKKANINA UZANAN HİKÂYE
İlk olarak Domaniç Belediyesi’nin açtığı organik köylü pazarında yer aldı. Ürünlerine gösterilen yoğun ilgi, onu daha fazlasını yapmaya teşvik etti. Kısa sürede bu uğraşı küçük bir aktar dükkânına dönüştü. "Her derde deva bir şeyimiz var" diyen Özdemir, dağdan geleni doğal haliyle halkla buluşturuyor.
SADECE OT DEĞİL, DOĞAL ÜRÜNLER DE HAZIRLIYOR
Sadece otlarla değil, ev yapımı doğal ürünlerle de uğraşıyor. Eşiyle birlikte evde kuşburnundan kozalak şurubuna, erişteden tarhanaya kadar birçok ürünü kendileri hazırlıyorlar. Mevlüt Özdemir ise elma sirkesi, alıç sirkesi, erik ve kiraz sirkesi gibi pek çok ürünü kendi elleriyle yapıyor.
“HASTA OLMADAN KULLANACAKSIN Kİ HASTA OLMAYASIN”
Özdemir, şifalı otların yalnızca hastalık döneminde değil, hastalanmadan önce kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor.
“Bizim burada kansere karşı koruyucu özelliği olan çok sayıda bitki var. Müşterilerimiz yerli ve doğal olmasına önem veriyor. Biz de bu konuda titiziz” diyor.