Kolay kolay bırakmaya da niyetimiz yok. Şu kesin; bu andan itibaren Avrupa Şampiyonası'ndaki tüm takımlar Ünvan'a eşit mesafededir. Ve şu da yadsınamaz bir gerçek: Avrupa Şampiyonası'nda Çeyrek Final'e kalarak final heyecanına ortak olan ülkeler Dünya'nın en iyileridir demek istiyoruz ve ancak bir Brezilya istisnası var. 

Lütfen Avrupa Şampiyonası'nda son 8 ülkeye bir bakar mısınız? Almanya-İspanya, Portekiz-Fransa, İngiltere-İsviçre, Türkiye-Hollanda. Bir şey dikkatinizden kaçmamıştır diye düşünüyorum: Bu ülkelerin hepsinin küresel etkileri yüksektir. Bu bir tesadüf olabilir mi? Elit mertebeye çıkan ülkelerin hepsi tabiri caiz ise güçlü ülkeler. Sadece sportif açıdan değil, ayrıca politik, tarihi, sanatsal açıdan öncül ülkeler bunlar. İtalya'nın çok kötü bir performansla elenmesinin dışında dev statüsünde bulunan ülkelerin hepsi Çeyrek Final'e tırmandı.

Avusturya maçında yaşananlara geçmeden evvel bazı noktaları hemen hatırlayalım: Avusturya Kupa'nın gruplar aşamasında Hollanda ile maça çıkmış ve Hollanda'yı 3-2 yenmişti. Ve bu Hollanda en iyi üçüncüler kontenjanından son 16'ya kalmıştı. İşte biz bu Hollanda'yı yenen Avusturya'yı Kupa'dan eledik. Ve Çeyrek Final'de rakibimiz Hollanda. Bu bariz bir avantaj.

Ancak bir dezavantaj da var: dikkatinizi çektiyse biz grup eleme maçlarında genellikle 3 gün ara ile oynadığımız maçlarda hata yapmaya meylediyoruz. Acayip acayip işler yapıyoruz. Fransa'yı yeniyoruz, 3 gün sonra Finlandiya'ya yeniliyoruz gibi. 3 gün aralı maçlar bizi biraz zorluyor. Ve Çeyrek Final maçımız 3 gün sonra. 
Diğer bir dezavantajımız ise Çekya maçında delirmişçesine sapırdayan hakemin top toplayıcı çocuklara bile sarı kart göstermesi bizi güç bir duruma soktu: kadromuzdaki 10 sporcumuz Avusturya maçından evvel kart sınırındaydı. Yani Avusturya maçında kart görmek Çeyrek Final'de sahaya çıkamamak demek olacaktı. Bu bizi tedirgin etti. 
Hatırlarsanız Çek Cumhuriyeti maçımızın 66. dakikasında Çek futbolcunun ihlâlli kullandığı taca ceza sahamızda diğer bir Çek futbolcu kafaya çıkıp pas dokunuşu yaptığında 11 numaralı Çek futbolcunun ofsayt olmasına ve aynı pozisyon içinde kalecimiz Mert'e açık faul yapılmasına rağmen gol yemiş olarak değerlendirilmiştik… Yani “Hakem bir maçta nasıl resmen gol atar?” sorusunu tohumluk kabak gibi cevaplayan garip bir goldü bu. 
Peki Çekya maçını niye hatırlıyoruz? Çünkü Avusturya maçımızda yine 66'da gol yedik.

Avusturya turnuvanın flaş ekibi. Grup elemelerinden namağlup olarak çıktılar. Şampiyona'daki gruplarda ise sadece Fransa'ya puan verdiler ve 1-0 yenildiler. Biz Fransa ile en son 2019 yılında iki defa karşılaştık. Bu maçlara çıktığımızda Fransa Dünya Şampiyonu Ünvanı'nın sahibi idi. 2018 Dünya Kupası'nı onlar kazanmıştı. İşte bu Fransa ile biz önce Haziran ayında Türkiye'de kapıştık ve Şampiyon'u 2-0 yendik. Ardından aynı yılın Ekim ayında bu sefer Fransa'da Fransa ile 1-1 berabere kaldık.
Rakibi yenmeden evvel rakibi yenmişi yenen bir Milli Takım oluştu.

Avusturya maçına Milliler hızlı, atik, kararlı ve gözünü budaktan arınmaz bir üslupla başladı ve daha birinci dakika dolmadan bir köşe vuruşu kazandı. Kullanılan korneri Merih gole çevirmeyi başardı. Golü bulduğumuz anda hemen 2'yi bulup dosyayı kapatmak isteği oluştu. Ve ancak Avusturya tesadüf sonucu bu mertebeye gelmiş değildi. Bastırdılar. Özellikle ilk golü bulmamızın hemen ardından yoğun pres yaptılar ve golümüze hemen yanıt vermek istediler. Ve ancak Türk A Milliler buna izin vermedi.
Dakika 11'e geldiğinde Avusturya üçüncü kez korner kullanıyordu. Yine de çok endişelenmiyorduk. Çünkü top rakipteyken bile inisiyatif genellikle bizdeydi.
25. dakikada hızlı bir hücuma çıkma şansı yakaladık. İleride Barış topla buluşup hızla ceza sahasına doğru yöneldi. Bu esnada Avusturyalı futbolcu Barış'a gözden kaçamayacak bir faul yaptı ve ancak pozisyon devam edince avantaj olduğu için bu faul unutuldu. Halbuki söz konusu faul centilmenlik dışı bir faul olarak görünüyordu. Net gol pozisyonuna girebilecek olan Barış'ı resmen sarılırcasına arkadan kavradı Avusturyalı. Pozisyonun sonunda bir sarı kart görmedi. Hakemin avantaj kararı doğru idi ve ancak top durduğunda bu Avusturyalı futbolcuya bir sarı kart çıkmalı idi.
30. dakikada ceza sahamızın hemen yanında defansımızın son hattı rakibin faulü üzerine kendini yere bıraktı. Bırakmaması gerekirdi. Hakem faulü vermeyebilirdi. Eğer vermeseydi gol yemememiz mucizeye kalırdı.
31. dakikada kaleci Mert ilerideki Kenan'a müthiş bir balistik pas çıkardı. Belki de turnuvanın en uzun paslarından biriydi.
İkinci yarıya 1-0 önde girdik.
50. dakikada Mert muhteşem bir kurtarış yaptı.
52. dakikada Avusturya'nın 20 numarası bizim defans hattımızın göbeğine bir huruç girişiminde bulunup yardırmaya çabaladı ve ancak netice elde edemedi.
Bunun hemen ardından, 53. dakikada Avusturya önemli bir pozisyon yakaladı.
55. dakikada rakibin ofsayta düşmesine sevindik.
59. dakikada Barış'ın müthiş çabasıyla bir korner kazandık. Bu korneri Merih muhteşem bir yükseliş ve enfes bir kafa vuruşuyla gole çevirdi.
66. dakika; Avusturya'nın golü geldi.
Bu dakikadan itibaren Türkiye tamamen skoru korumaya odaklandı. Bu noktadan sonra maçın çoğu bizim yarı sahamızda geçti.
74. dakikada Avusturya'nın uzaklardan sert şutunu Mert çıkardı.
80. dakikada Kerem faul yapmamasına rağmen hakem Avusturya lehine faul verdi. Bu top dönüp bizim kalemizde pozisyon oldu.
91. dakikada Abdülkerim'e yapılan kasti faul için hakem düdük çalmadı.
Ve son dakikada yüreklerimizi ağzımıza getiren pozisyonu yaşadık. Avusturya elde ettiği net fırsat ile gol vuruşunu yaptı ve ancak Mert muazzam bir kurtarış ile galibiyeti getiren damgayı vurdu. Eğer Mert'in bu savunması olmasa idi Avusturya 2-0'dan geri gelip 2-2'yi yakalamış olacaktı. Ve maç uzatmalara gidecekti. Yani ivmeyi yakalayan taraf Avusturya olacaktı. Nasıl teşekkür edelim Mert'e?
Bu arada maç esnasında Arda orta sahadan kaleyi görmeye çalıştı. Bir önce ki maçta da aynısını denemişti ve yine olmamıştı. Ancak bu gidişle olacağı belli. Belki de Arda futbol tarihinin en uzaktan golünü atar. Çünkü bu kadar erkenden bu vuruşları denediğine göre durum ahval bu minvalde görünüyor.

Çeyrek Final'e Türkiye adını yazdıran Milliler'imizin mücadelesinin ardından formalarımızı giyip dışarı çıktık tabii. Anacaddeler Türk Bayrakları ile turlayan arabalar, kaldırımlar çoğu genç olmak üzere coşku içinde ve gururlu vatandaşlar ile doluydu. Emniyet teşkilatı güvenlik için koşturup duruyordu. Allah muhafaza, teröristlerin en çirkinleştiği zamanlar böylesi milli mutluluk anlarıdır çünkü.
Ülkeyi yöneten birinin “Kabataş'ta kızımızın üzerini pislediler.” diyerek ortalığı kızıştırmasının 3 ay sonrasında radikal aşırılıkçı yobaz terörist örgütün Kabataş'ta BJK maçı sonrası bomba patlattığını herkes hatırlıyordur. Yani çok şükür, kazasız ve sıkıntısız bir biçimde kutlamamızı yaptık.

Dünya'nın dikkati üzerimizde. Bu aşamada artık Millilerimiz'den sosyal içerikli açıklamalar da bekleyebiliriz. Örneğin canlı yayında mikrofon uzatılan Cenk “Filistin ve Ukrayna'daki insanlık dramının sonlanmasını ve insanlığın mutlak barışın hakimiyetine girmesini diliyoruz.” gibi bir açıklama belki yapabilir. Cümle arasında böyle bir söylem oluşturulabilir. “Hac ibadetini yerine getirmek için Kutsal Topraklar'a giden Hacılar'dan bine yakınının bu esnada yaşamını yitirmeleri vicdanlarımızı sızlatmaktadır. Bu felaketten ötürü İslam Alem'ine baş sağlığı diliyoruz.” gibi bir açıklama belki yapılabilir. 
Tabii bu bir tercihtir. Futbol Dünya'nın gündem konusu. Buna yalnızca atletik perspektiften bakmak yeterli olmayabilir. Katiyetle asli amacımız sportif başarıdır. Bunda hepimiz hem fikiriz. Ve ancak bununla birlikte üstün performans sergileyen Millilerimiz'in ağzından çıkan cümlelerin küresel döngüde yer bulmakta olduğunu unutmamalı ve fırsatı değerlendirip Dünya ile paylaşmak istediğimiz ulusal mesajlarımızı dile getirerek durumdan daha fazla getiri elde edebilmenin yolunu arayabilmeliyiz.

Kazanmışlık yorucu mu? Adımızı Çeyrek Final'e yazdırmak üzerimizdeki yükü hafifletti mi, ya da stresimizi mi artırdı? Turnuva sonunda kalecimiz Mert, Mert Mürdül, Ferdi, Abdülkerim ve kadromuzdaki tüm sporcularımızı oynamakta oldukları kulüpler ellerinde tutmakta zorlanabilecektir. Böyle bir ortamda Millilerimiz'in gündeminde transfer konusunun olmaması oldukça iyi. Transfer hususu dikkatimizi dağıtamıyor.

Çeyrek Final… Rakibin gücü gelmiş olduğu seviyeden dolayı zaten belli. Ve ancak bir hatırlatmak gerek: Hollanda Avrupa Şampiyonası grup aşaması boyunca yalnızca bir kere galip gelebildi. Polonya'yı 1-0 yendiler. Bu mertebeye gelmelerinin en büyük nedeni şans. Yani rakip kaliteli olmanın yanında ayrıca talihli. Bu dikkatimizi daha da artırmamız için bir sebep. Ayrıca Romanya'yı son 16 turunda 3-0 ile geçmeleri çekince oluşturur nitelikte.

Şampiyona esnasında kullanılan topa maç içinde hiç odaklanılıyor mu? Top kendi ekseni etrafında oldukça çok dönüyor. Şutlarda, paslarda top hep kendi etrafında dönerek mesafe kat ediyor. Buna rağmen topun kontrolünde bir aksaklık yaşanmıyor. Lütfen top havada 5 metre yol alırken topun kendi etrafında kaç kere döndüğüne bakınız. Bu şaşırtıcı ve bir o kadar da estetik bir görüntü.

TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) turnuvadan sonra hatırat çekilişi yapar mı acaba? TFF kendi resmî internet sitesi üzerinden bir çekiliş başlatıp Millilerimiz'in giydiği formaları, kramponları, antrenman yelekleri ve daha fazlasını kazananlara hediye edebilir. Kahve firmasının araba çekilişi yapması gibi.

Çeyrek Final… 

Bu öyle bir hâl ki Avusturya maçı biter bitmez Hollanda maçı başlasın istedi gönüller. Şimdi tabii ki zamanı iple çekiyoruz. 3 gün sonra ki maça kilitlenmiş vaziyette bekliyoruz.  

Tutkuyla Millilerimiz'i izliyoruz.