TÜRKLER’İN AYAK SESLERİ!

Abone Ol

“Oldu mu? Olacak mı? Olur mu? Olmuş mu? Ne oldu? Ne olacak?” diye diye bir maç izledik. Kolay değil; turnuvadaki açılış maçımız. Sırf bu bile maça stres yükleyen bir sebep. Kazanırsak ikinci maçımızı kaybetme lüksümüz bile olabiliyor. Üçüncü maçta telafi şansı var diye. Ve ancak bu maçtan 3 puan çıkaramazsak hata yapma hakkımız tamamen ortadan kalkacak.

Doğrusunu söylemek gerekirse maç gitti-geldi. Gürcistan’ın 3 topu mu direkten döndü? İki mi? Peki ya ilk yarıda Gürcistan’ın uzaktan şutu bizim defansa çarpınca kalecimiz Mert’i tersinde yakalayıp gol olacakken Mert’in müthiş refleksi nasıldı?

İlk yarıda akılda kalanlardan biri tabii ki Arda idi. Rakibin üzerimize çullandığı anlarda bir hayalet gibi arkadan yaklaşıp topu adamların ayağından alışı aslında biraz da komikti. Bunu yaparken “Gimme the ball!” (Topu ver!) diye fısıldıyorsa harika olur.

28. dakikada garip bir şey oldu. Kenan ofsayt kokan bir gol attı. Ve ancak aslında ofsayt değildi. Ofsaytı andıran bir pozisyondu. Hakem VAR’a gitti. VAR ise biz izleyicilerin önüne bir simülasyon görüntü koydu. Bu görüntüde Kenan’ın sağ ayağının kaleye toptan daha yakın olduğu gösteriliyordu. Ve fakat tuhaf olan; ofsayt öncelikli olarak topun konumuyla değil, rakip defansın konumuyla alakalıdır. Ve Kenan’ın önde olan sağ ayağı defans hattındaki en son Gürcü futbolcudan daha gerideydi. Yani pozisyon aslında ofsayt değildi. Biz kazanınca bu konu güme gitti.

“Hissettirmeden ve göstere göstere hata yapabiliyorum.” mantığıyla maç yöneten hakemlere şovmen olmadıklarını hatırlatmak gerekir.

Zorluklarla baş edebilir iken kolayı seçebilmeyi bilmek önemli bir meziyettir. Türk A Milli Futbol Takımı’nın bir yıldızlar karması olduğunu sadece biz değil, herkes görüyor. Bu sebeple beklentimiz artıyor. Millilerimiz en zor pasları verir ve en ince çalımları atarken göreceli olarak daha basit olan sorumluluklarında hiç bocalamadılar. Gocunmadılar. Koştular, koştular ve koşturdular.

Ya tribünler? 81.000 kişilik statta 71.000 Türk! Bu taraftarı Millilerimiz’in Dünya’ya izletmesi gerekir. Kameraların seyircilere yönelmesi için ise gol gerekir.

Saha kenarı reklam panolarında Türk firmalarını görmemek biraz üzücü. Bu önemsiz bir konu değildir. Tabii ki sportif başarı kadar mühim değil, ve fakat ehemmiyetlidir. Özellikle hazırlık maçlarımızda bile Türk şirketlerin saha kenarında tanıtımlarının yapılmadığını gördük. Torpille atanmaktan başka bir icraat bilmeyen hariciye efradının lütfedip biraz çalışması ve bu tür konular ile ilgili girişken olması gerekmektedir.

Gürcistan’ın maç 2-1’de iken kalemize yaptığı ataklar ve bulduğu pozisyonlar iyi sinyaller değil. Altı pasta topla buluştuğumuzda kaleyi düşüneceğimize pas atacak takım arkadaşı aramayalım bir zahmet. Altı pasta topla buluştuysak kaleye vuralım yani. Bunu hatırlatmak gerektiğini görmek şok etkisi yapıyor insanda.

Bu arada maç boyunca Gürcistan’ın topa defalarca el ile müdahale etmesi nedense kimsenin ilgisini çekmedi. Ne hakem önemsedi bunları, ne de kitle.

8 sene sonra Avrupa Şampiyonası’na İtalya ile biz ev sahipliği yapacağız. Matematiksel olarak bu yıl en azından son 8’de olmamız makul olandır.

Açıkça ifade etmek gerekirse bir Türk olarak ben Türk A Milli Futbol Takımı’nın Almanya’daki Avrupa Şampiyonası’nda Almanya ile karşı karşıya sahaya çıkmasını istiyorum.

Millilerimiz’in başarısı Türk Futbol Ligi’ni direkt etkileyecektir. Çünkü Millilerimiz kazandıkça Türk Futbolu’nun imaj etkisi artacak ve ulusal ligimiz sükse yapacaktır. Türkiye Dünya’nın yıldız futbolcuları için daha kolay tercih edilir bir ülke olacaktır. Büyük futbolcular “Türkiye Dünya’nın gündeminde… Türkiye’ye gideyim.” diyebilecektir.

Bizim ayak seslerimiz ise konu; bizim ayak sesimiz aynı anda vurur.

Mevzu ile ilgili Roger Crowley adındaki yazarın çalışması olan “1453” isimli kitabının 35. sayfasında yürüyüşteki onbin Türk askerin çıkardığı sesin yürüyen 100 Fransız askeri ile eşit olduğu anlatılır ve Türkler’in ritimlerinin daha sağlıklı olduğunun tespiti yapılır. Hatta yazar biraz daha ileri gider ve “Napolyon’un askerleri Türk olsa idi bugün Dünya Fransız olurdu.” der.

Kimi “Türkler’in ayak sesleri yeri titretiyor!” diyor, kimi “Türkler yürürken çıt çıkarmıyor!” diyor… Yani öyle ya da böyle; Devr-i Âlem bizim ayak seslerimizi konuşuyor.

Beyler; hadise müsabaka ise avantaj bizdedir. Çünkü göğsünde Ay Yıldız olan biziz.

Hilâl’in, Yıldız’ın Avrupa’yı tedirgin eden bir etkisi olduğunu asla unutmayalım.

İşi şansa bırakmayalım.

Türk A Milli Futbol Takımı’nın yüreğine, ayaklarına sağlık. İyi başladık maşallah. Devamı da hayırlı olur inşallah.