KONTROL KALEMİ

Abone Ol

“Elektrikle ilgili bir yazı yaz. İçeriğindeki malumat Türk’ün elini mutlaka güçlendirsin. Öz olsun. Anlaşılır olsun. Sadece olanın en iyisini yapmamızı sağlamanın dışında düşünülmemişi bize anlatsın ki düşüncede önde olalım. Düşünsel liderlik, askeri hegemonya kadar önemli çünkü.”

Işığın bir türevi midir? Bir element mi? Kimyasal bileşeni nedir? İçine girilebilir mi? Akmakta olan bir akım aniden soğutma ile dondurulabilir mi? Elektrik… Dünya’nın en yaygın enerji biçimidir ve ancak çoğumuz onun ne olduğunu bilmeyiz. Ki bu sorun değil. Burada elektriğin ne olduğunu anlatarak üzerime öfke çekmek istemem açıkçası. Çünkü Domaniç ahalisi elektrikle düğüm atıp çözecek kabiliyete erişmiştir.

Elektriğin muhafazası. Bu konu önemli bir durum. Şöyle ki; şarj edilebilen kalem pilleri görmüş olmalısınız. Bu pilin büyüğünü yaptığımızı tahayyül ediniz lütfen. Bir kalem pilin 10 milyon katı büyüklüğünde şarj edilebilir bir pil yaptığımızda, bunu 250 metre uzunluğunda bir gemiye yerleştiriyoruz. Bu gemide yüksek voltaj aktarma, boşaltma/yükleme yapılmasını sağlayan donanım vardır. Yaptığımız kısaca şu: Denize kıyısı olan ve fakat enerji üretmek için doğal kaynakları bulunmayan ülkeler düşünüldüğünde ve bu ülkelerin enerji ithal edecek kondisyonlara sahip olmadığı ele alındığı zaman buraya bahsettiğimiz gemi ile elektrik yüklenip götürmek mümkün olabilecektir. Bir gemi bu ülkenin elektrik ihtiyacını 8 ay boyunca karşılayabilir. Bu işte sıkıntı durum şudur ki elektriği yüklenen gemi yüklemeyi 1 haftadan kısa sürede sağlarken boşaltma tüketim ile eşzamanlı oluyor. Yani gemi 8 ay limanda yatıyor. Bunun hakkında ciddi ciddi kafalar yoruldu. Boşaltma nasıl daha hızlı olur diye. Meğer çözüm hızlanmak değilmiş. Olay pili limanda çıkarıp limanda bırakmak ve eve dönüp yeni pil yüklenmek.

Yalnız bu teknolojiyi korsan amaçlı kullananlar da olabiliyor. Gemi sahile 2 mil açıkta demir atıyor. Ellerinde kablo ağızları bulunan adamlar zodyak botla kıyıya geliyorlar. Gecenin karanlığında önlerinde ki ormanlık tepeye tırmanıyorlar. Tepenin üstünde dev bir robotu andıran yüksek gerilim hattı direği var. Kabloyu takıyorlar. Gürcistan’ın 20 günlük tüketimi kadar elektriği gemiye bu yolla yüklüyorlar. Sonra pıllarını pırtılarını toplayıp topuk turizm. Kaçak elektrik olayında varılan son nokta: Ana gerilim hattından devasa çapta kaçakçılık!

Daha gerçekçi olmalı mıyız? Olalım öyleyse; Uzay. Muhteremler, hepimiz biliyoruz ki Güneş enerjisinden faydalanmanın türlü türlü yöntemi çıkmıştır. Uzay dediğimiz yerde atmosfer olamadığı için Güneş ışınları çok daha etkilidir. Uluslararası Uzay İstasyonu yapıldı. Güzel. Peki Uluslararası Uzay Enerji Santrali yapılsa nasıl olur? Çünkü hepimiz biliyoruz ki uzayda Güneş’e duyarlı paneller kullanıldığında azımsanamayacak seviyede elektrik üretilebilmektedir. Biz Türkiye’nin bu tür projelerde yer alması kilit endüstrilerdeki varlığımızı korumak ve geliştirmekle mümkündür. Örneğin akü sanayisi. Enerjinin sıkıştırılarak bir yerden bir yere kablosuz taşınımını sağlayan teknolojileri geliştirmemiz faydalı olabilir.

Peki gerçek üstü olalım mı? Bilinçaltı olduğuna göre bilinçüstü de olmalı öyle değil mi? 2022 yılında www.zehirzemberek.com sitesinde yayınlanan bir makalede şu biçimde elektrik üretiminden bahsediliyordu: Yer kabuğu üzerinde derin sondaj çalışması yapılır ve sözüm ona 30-40 km derinliğinde bir delik açılır. Deliğin ağzından aşağıya ısıya duyarlı tesisat sarkıtılır. Mağmanın sıcaklığının etkisiyle sensörün ürettiği elektrik kablo ile sürekli ve devamlı olarak yüzeye ulaştırılır.

Bunun tabii ki “saçma” olduğunu söyleyenler oldu. Ve fakat 2024 yılı Popular Science Türkiye Dergisi Eylül ayı sayısı bu konuyu gündemine taşıdı. Ve hatta İzlanda’nın bu konuda 2026 yılında somut olarak adım atacağını duyurdular dergide. Kuzeye yaklaştıkça, yerküremiz basıklaştığı için kuzeye yakın bir noktada açılan deliğin iç çekirdek katmanlarına varması güneye oranla daha kısa olabilmektedir. İşte bu sebeple kuzeye yakın İzlanda bu avantajını kullanmak istiyor. Maden sahaları ve açık maden bölgelerinde yapılmış halihazırda ki çalışmalar bu alanları derin sondaj yapmak için uygun hale getirmektedir. Yerin 5 km altında damarı olan bir madenden derin delgileme yapmak kaba tabir ile 5 km avantaj sağlayacaktır.

Bu konunun bu şekilde gündeme çıkarıldığına tanıklık ettiğimi söyleyemem; elektronik eşyalarda on yıllardır süren geliştirme faaliyetleri sonucunca kullanılan elektronik cihaz sayısı çok daha artmasına rağmen tüketilen elektrik miktarı aşağıya çekilmiştir. Bunun sebebi elektrik tasarrufu yapan cihazlar. Hepimizin gözü önündeler. Uluslararası prestije sahip Vestel ve Casper gibi firmalar var. Elektrik tüketimini azaltacak yatırımı ortaya çıkarabilecek kabiliyet bizlerde var. Bazıları “Elektrik tüketiminin yüksekliği zenginlik göstergesidir!” diyebilmektedir. Bu yanlıştır. Elektriğe bağımlılık azalırsa doğal kaynaklar daha az tüketilir ve dolayısıyla daha uzun süre dayanır. Faturalar ucuzlar. İhtiyaç fazlası elektrik ihraç edilebilir. Almanya tek başına ülke genelinde hane elektrik tüketimini %10 azaltınca bunun ne demek olduğunu anlayabilir miyiz? Bu yüz milyonlarca Euro demektir. İşte Vestel gibi, Casper gibi firmalardan beklentilerimiz biraz da bu yönde. Daha tasarruflu ve daha verimlisini üretmek. En iyisini.

İnsan vücudunda su bulunur. İnsan vücudunda elektrik bulunur. Peki elektrik ve su birlikte nasıl olur? Ateşle barut beraber olur mu? İşte insan vücudu sürekli tekrar eden kısa devrelerden oluşur. Elektrik ve su kontak yapar ve bu nefesi getiren ritmi ortaya çıkarır. Sonra bu kontaklar seri olarak devam eder. İyi de, tamam da; elektrik ile su bir arada nasıl oluyor cidden? İşte ona Yaradılış mucizesi deniliyor.

Motor firmalarının çıldırmışçasına elektrikli motor üretimi araştırmaları dev Jumbo jetleri taşıyan motorları yapabilecek seviyeye ulaşma amacıyla devam ediyor. Ünlü İngiliz firması Rolls Royce 200-300 kişiyi taşıyabilen uçak motorlarını elektrikle çalışır hale getirmek için kafa patlatıyor. Bu çalışmalar devam ede dursun, uçak üretici firmalar ise konuya destek olabilecek farklı fikirler geliştirmenin peşindeler. Örneğin ‘kargosuz uçak’ projesi. Bu uçaklar tıpkı bir Airbus ya da Boeing uçağa benzemektedir. Tek farkı; alt yarısı yoktur. Yani uçak neredeyse yarı yarıya küçülmüştür. İtiraf edelim, pek çok zaman sadece bir sırt çantasıyla bir şehre gidip gelmemiz gerekmiş olabilir. Bunun bize sağladığı avantajlar çoktur. Uçak daha az yakıt yakacaktır. Bu daha ucuz bilet demek. Bu ise daha çok bilet demek. Uçağın kendisi küçüleceği için uçağı üretmenin maliyeti azalacaktır. Bu daha ucuz uçak demek. Bu ise daha çok uçak demek. Bütün uçakların bu biçimde olmasını savunacak değiliz. Ve fakat bu fikir yine de yeni bir şey istememesi açısından daha çekici görünüyor. Yapılabilirliği kolay. Getirisi cazip.

Kapanışı bir deney hakkında yapmak umarım yanlış olmaz: Aynı ilde bir daire deniz kenarında, diğeri bir daire ise yüksek rakımda seçilir. Bu iki daireyi özel yapan, ikisinin tıpatıp birbirinin aynısı olmasıdır. Aynı oda büyüklükleri, aynı toplam m² alan, camlar, pencereler… Her şey tıpatıp aynı. Bu evlerde her prize birer cihaz takılıyor. Tıpatıp aynı cihazlar. Aynı buzdolabı, aynı kombi, aynı televizyon, aynı bulaşık makinesi, aynı çamaşır makinesi, aynı klima vs… İki evde de tüm cihazlar aynı süreyle açık

tutuluyor. 12 ay sonunda varılan sonuca göre biri diğerinden 1 yıl içinde toplam 2 saat daha az elektrik tüketiyor. Buna ne buyurulur?

Peki elektrik ekarte edilebilir mi? Herhangi bir şey elektriğin yaptığını elektriksiz yapabilir mi? Açıkçası bu soruya “evet” dersem kendi varlığımın önemli bir parçası olan elektriği dışlamışım gibi hissederim. Ve fakat şöyle bir gerçek var: Kurmalı düzenekler. Evet evet, varlığı yüzyıllardır bilinen bir mekanik yöntemi: kurmalı cihazlar. Ahali; kurmalı cihaz teknolojisi 2024 itibarıyla insanı dehşete düşürür hale gelmiştir. Artık bir arabayı kol gücü ile on dakika kurmak 400 km uzunluğunda mesafeyi kat edilebilir yapabiliyor. Ve ancak nedense bunlar hakkında herhangi bir kamuoyu oluşmasının önüne geçilmeye çalışılıyor.

Dünyevî karar almadan evvel incelenmesi gereken lokasyonlardan biri de Osmanlı Medeniyeti’nin kurulduğu Domaniç’tir. Bu nedenle bu konu hakkında farkında oluşumuzun küresel kıymeti vardır.

Bakınız; Afrika’da su kaynağına 20 km uzaklıkta ki bir köyde su için kuyu açılıyor. Kol ile gün boyu durmadan pompalasan yine de köyün ihtiyacını karşılamıyor. Su altı kaynaklardan verimli faydalanmanın tek yolu motorlu pompalar. Bunlar ise dizel istiyor. İşte bu noktada Japon&İsviçre konsorsiyumu kurmalı motorları piyasaya çıkarıyor. On dakika kol ile kurumdan 20 saatlik maksimum kuvvette çalışma imkanı sunan bu motorlu pompalar sadece Afrika Kıtası’nda en azından 20.000 çocuğun ölmesine engel oldu.

İşte buna rağmen kurmalı motorları gündemimize almamızı engellemeye çalışanlar var. ABD’de Trump “Elektrikli araçları desteklemiyorum. İçten yanmalı motora sahip araçların performansının çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Kyoto Protokolü’nü desteklemeye falan niyetim yok.” demesinin tek sebebi ‘petrol’ dür. Dünya’da petrolden en çok kâr eden ülke Amerika’dır. Petrolü en çok tüketen ülke ise yine Birleşik Devletler’dir. Bu sebeple Amerikan muhafazakarlar ürktüler: “Petrol ekonominin dışına itilirse ülkemiz çok fakirleşir.” biçiminde sebepsiz ve asılsız bir teorinin dehşetini hayal edip kendini gerdi Amerika. Halbuki petrole bağımsızlıktan en çok faydalanacak ülke ABD’nin ta kendisidir. Petrolü en fazla kullanan bunu bıraktığında muazzam bir ek kaynak kazanacaktır. Yani Dünya’nın en çok petrol tüketen ülkesini “Petrol yerine elektrik kullanırsak batarız!” diye korkutmaya çalışmak onursuz bir davranış. Çünkü yalan. Ve kendi yakınları bu petrole bağımlı diye sergilenen bir yaklaşım Trump’ın ki. Zümrenin memnuniyeti için milleti mağdur eden bir yaklaşım.

Yahu kurmalı uçak krokileri bile var. Bunlar 100’ün üzerinde yolcu taşıyabilen, her kanatta 2 olmak üzere 4 motorlu uçaklar. Bunların mucizesi ise şu: Kanatlardan birinde ki motorlardan biri çalışırken ikinci motoru kuruyor. İlk motor durma noktasına gelirken ikinci motor çalışıyor. Ve bu motor çalışırken ilk motoru kuruyor. Tamamen ilkel bir mantık.

Mekanik Kurum Kabiliyeti tamamen çarkların ve dişlilerin birbirleriyle bileşimleri esnasında enerjiyi mümkün olan en yüksek mertebeye kadar çıkarması ile ilgilidir.

Dağın başında yaşayan kişi günde 20 dakika kol gücü ile kurduğu jeneratörden 30 saat elektrik elde edebiliyor. Bunlar var! Yaygınlaşmalarının önündeki engel onlardan bihaber oluşumuzdur.

Kurmalı enerjiyi “eski teknoloji” diye hor görenler var. Doğru; eski teknoloji. Ve fakat eski oluşu bu teknolojiye gelişmesi için bol süre kazandırmıştır. Kurmalı teknolojisi tahmin edebileceğimizden fazla ilerlemiştir. Komik gelebilir. Ve ancak doğru, ekonomik, kazançlı ve mantıklı bazen insanlara gülünç görünür.

Ilık çay. Bülbüllerimin arasında bir gariplik var. Koyu renkli olanlar beyaz olanlara zulüm ediyorlar. Zarar veriyorlar resmen. Ayırdık kuşları. Daha evvel böyle bir sorun yoktu. Son iki haftadır yaralı kuşlara tedavi uyguluyoruz. Sevmediğim kitapları okuyorum bu aralar. Yani daha başlığından benim

varlığıma zıt olduğu belli olan kitapları okuyorum. Belli aralıklarla, bilinçli olarak yaptığım bir şey: desteklemediğimi okumak. Yani keyifli olduğunu söyleyemem. Ve ancak kendi fikirlerinin yanlışlığını kendilerinin ilan etmekte olduklarını görmek açısından faydalı.