HARMANDA KAR YAĞIYORDU

Abone Ol

Hükümet ne yapmaya çalışıyor bilmiyoruz. Bilmiyoruz ama tahmin ediyoruz.  Ya da biliyor ama ses çıkaramıyoruz.  Aynı işi yapanlar gruplara bölünüp farklı maaşlar ödeniyor. Aynı şartlarda emekli olanlarda farklı maaşlar alıyor.  Çoğunluk hayal bile kuramayacak kadar yoksullaşırken çok büyük bir azınlık dünya zenginleri arasına giriyor. 

Son günlerde toplumun günah keçisi, hükümetin en büyük destekçisi emeklilere yapılan tüm zamlara rağmen kök maaş denilen ne idüğü belirsiz bir şey yüzünden emekli maaşları 10 bini geçemeyince, durumdan vicdanen rahatsız olan hükümet günlerce gecesini gündüzüne katarak çalıştı çabaladı. 11 mi olsun 12 mi olsun derken Emekli maaşlarını 12 bin yapıverdi. Reis bu işe el attı. Bir kesime 50 bin 150 bin zam yaparken benim emeklime 2 bin zam olmaz 500 lirada benden diyerek büyüklüğünü gösterdi ve emekli maaşları 12 bin 500 lira oldu hamdolsun ! 
12 bin 500 liralık emekli maaşı, emeklileri ikiye böldü. Büyük bir kısım; “Hamdolsun, şükürler olsun” derken bu maaşı kendilerine layık görenlere isyan edenlerde vardı. 

Kalabalık bir akraba topluluğu içinde kendi aramızda konuşurken iş zıvanadan çıktı tartışma büyümeye başladı. Baktım ki bu kavga büyüyecek hemen müdahale edip onlara eskilerden bir demet hikâye anlatarak işi tatlıya bağlamaya çalıştım !  

Öyle çok eskilere gitmeye gerek yok. Bundan 50 yıl önce 15-20 dönüm tarlalarımızı kara saban ve öküzlerle bir hafta on günde sürer, elle birkaç günde eker, koca orakla bir hafta da biçer, yine öküz arabası ile günlerce demetleri harman yerine taşır, yığını yığar, günlerce kuruturduk. 
O zamanlar hava durumunu cep telefonundan göremediğimiz için bazen gafil avlanır tam iş başı yapar yağmura yakalanırdık. Havalar istediğimiz kıvamda olunca öngöremediğimiz için başka bir işte olurduk. Şartlar ve şanslar yaver giderse öküzleri düvene koşar yani bağlar günlerce döne döne deneyi saptan ayırır, sapı da samana çevirene kadar dönmeye devam ederdik. 

Demet yığını günler sonra saman yığını haline getirilir ve uygun bir rüzgârın çıkması beklenir ki bu rüzgâr genelde geceleri çıkan bir rüzgardır. Bu işlemin adı da tınaz savurmadır. 

Eskiden traktör, biçerdöver, elektrik ve elektrikli makineler yoktu. Tınaz savurma işlemi doğal imkanlarla yani rüzgâr, yaba ve güçlü kollu insanlar ile yapılır ve günlerce sürerdi. 
İşte böyle bir tınaz savurma işlemi yapıyorduk ki. Kar yağmaya başladı. 

Büyükler buldukları çul çuval ve çadırlarla samanı kapatmaya çalıştı. İşler günlerce uzadı. 

Tınaz savurma ile işlem bitse neyse ! Daha harman yerinde deneler el ile elekten geçirilecek, çuvallanacak, çuvallar çeşme başına götürülecek, sıra sana gelince yıkanacak, kurutulacak, yeniden elenecek, eşek ile en yakı su değirmenine götürülüp sıra beklenecek ve sonunda ambara konularak kışın yiyeceği hazırlanacak. 

Dün, tüm aile fertlerinin harıl harıl çalışmasına rağmen aylarca süren işlemler, bugün aileden birinin aypon telefonla işleri takip etmesi sonucu yarım saatte, bir saate bitiyor. Azıcık akıllı olmak lazım ! Şükretmek lazım.  Siz bugün kalkmış, 500 liraya şükredilir mi hesabı yapıyorsunuz ! dedim.

Bu seferde bana hak verenler ile vermeyenler birbirine girdi. Ortalık toz duman olmuştu ki biri hala bağırıyordu. “ Ulan eskiden harman da kar yağıyordu kar…. Birazcık şükredin…”