Çok şükür ki su zengini bir diyardayız. Buz gibi pınarlarımız yaz-kış güldür güldür akmaktadır. Bunun kıymetinin hepimiz farkındayız. Bununla beraber bu durum bizi Dünya’nın geri kalanının su ile imtihanı hakkında kayıtsız bir hale getirmemiştir.
Dünya’nın bir su sıkıntısı var: İnsanlık yeteri kadar su tüketmiyor. Evet; yeteri kadar su tüketemiyoruz. Bunun sebebi halen uluslararası su yolları yaparak suyun küresel anlamda dağıtımını sağlamamamızdır.
Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında su boru hattı var. Yani coğrafyalar aşılamayacak engel değil.
Zincirleme anlamda olaya bakarsak: İsveç’te kışın yağan karlar baharda erimeye başlar. Muazzam miktarda su dokunulmadan denize doğru akar gider. Bu esnada deniz suyu seviyesi Dünya genelinde 2 cm yükselme eğilimi göstermektedir. Tüm Dünya’da denizin 2 cm yükselmesi demek bu denizin etrafını saran havanın milyonlarca m³ derecesinde daralması demektir. Hava sıkışır yani. Sıkışan hava yoğunlaşır. Küresel anlamda soluduğumuz havanın yapısı değişmeye başlar. Atmosfer buna tepki verir ve yoğunluğun azalması için dış çeperini genişletme temayülü gösterir. Bu genişlemeyi yaparken gerildiği için ara ara yırtılır. Güneş ışınları bu yırtıklardan hiçbir filtreleme olmadan yeryüzüne ulaşır. Küresel ısınma olur. Bu yırtıklar zamanla kapanır.
Halbuki İsveç’ten Orta Afrika’ya bir su boru hattı çekmiş olsaydık, eriyen bu ihtiyaç fazlası su Afrika’ya hayat verebilecekti. Böylece deniz suyu seviyesindeki yükselme yavaşlatılabilecekti. Bu gerçekten yapılması çok zor bir şey değil. Petrol ve gaz boru hatları yapıldı. Niye? Çünkü ekonomik olan buydu. Bugün Kuveyt’te bir litre su bir litre benzinden pahalıdır. Yani uluslararası su boru hatlarını yapmak için makul ekonomik ortam da mevcut.
Yahu silkelenmeliyiz: Yemen ülkesinin 2030’da susuz kalacağı öngörülüyor. Türk için anıtsal önemi olan Aral Gölü tamamen kurudu. Aral Gölü Dünya’nın en derin gölü idi. Tamamen kurudu. Bunlar bölgesel sorunlar değildir. Dünya’da Aral Gölü’nün kurumasından etkilenmeyecek bir tane taş bile yoktur.
Dünya herkese yetecek kadar su sunmaktadır. Ve fakat bizler insanlık olarak suyun küresel tüketim standartlarını oluşturmalıyız. İskandinavya’nın kullanılmayan suyu Afrika’da, Arabistan’da, Orta Asya’da yaşamın yeşermesini sağlayabilir.
Bütün bunlarla beraber erimekte olan buzullar sorunumuz cascavlak ortadadır. Bazı devletler Kutuplar’daki buzulların erimesini sabırsızlıkla beklemektedir. Buzullar ortadan kalkınca buralarda petrol ve gaz çıkarma çalışmaları yapılabilecektir.
İnsanlığın bugün buzullar ile ilgili odaklanması gereken sadece var olan buzulları korumaktan ibaret olmamalıdır. Kaybettiğimiz buzul kütlesini tekrar oluşturmanın yollarını aramalıyız.
Biz her ne kadar Yerküre desekte Dünya aslında bir Suküre’dir. Ve bu gezegen devasa bir kütle olmasıyla beraber çok hassas dengeleri barındırır. Kuzey yarım kürede su yukarıdan aşağıya saat yönünde dönerek akarken Güney yarım kürede bu akış saat yönünün tersi şeklinde olur. Yani hassas terazi dengesi gibi bir durum söz konusudur. Eriyen buzullar bu dengenin değişmesine neden olursa bir anda su depremleri yaşanabilecektir.
Bu kısaca Kuzey yarım küredeki tüm suyun aniden Güney yarım küreye hücum etmesidir. Yani Dünya’nın dengesinin mahvolmasıdır bahsedilen. Aniden oluşan 3.000 metre yükseklikte dalgalar kara kütlelerini yutabilecektir. Bunlarla mücadele edebiliriz. Tüm Dünya konu hakkında kayıtsız olmayı tercih ediyor diye bizde bu çoğunluğa uymak zorunda değiliz. Uluslararası Su Boru Hatları Türkiye Cumhuriyeti’nin projelendiremeyeceği bir girişim önerisi değildir. Biz yapabiliriz bunu yani.
Dünya’daki su miktarı oranı ile insan vücudundaki su miktarı oranının aynı olduğunu hatırlarsak suyun ihmal kaldırmayacağını akılda tutar ve bu konuda insanlık olarak bütüncül bir tutum oluşturabiliriz.