DİN NEDEN GEREKLİ?

Abone Ol

Çocukluğumda din; Allah korkusu, cehennem, ceza gibi korkutucu kavramlarla anlatılırdı. Günümüzde ise cennet tasvirleri, huriler ve şaraplarla süslenmiş bambaşka bir din algısı karşımıza çıkıyor. Oysa bunların hiçbiri dinin özünü tam olarak yansıtmıyor.

Dünyada binlerce yıldır hüküm süren onlarca din var. Bu dinlerin ortak noktaları; namaz, oruç, kurban, hac, tövbe, şükür ve duadır. Öyleyse bu kadar dine, mezhebe, tarikata neden ihtiyaç duyuluyor?

Asıl mesele insanın içindedir. Şeytani dürtüler Mekke’de bir taşın üzerinde değil, insanın kalbindedir. Vicdanı huzurlu olan insan iyi insandır; kimseye zarar vermez, huzuru bozmaz, kötülük düşünmez. İnsanı insanlıktan çıkaran yine insandır. Ezen, hor gören, anlayışsız davranan insanlar; zayıf karakterleri kötülüğe sürükleyebilir. Bu kötülüklerini meşrulaştırmak için de bazen en kolay araç olarak dini kullanırlar.

Tarih boyunca en kanlı savaşlar din üzerinden çıkmıştır. Bu savaşları başlatanlar, dini kendi arzusuna alet eden aciz kimselerdir. Bugün dinden prim yapanlara bakınca bunu daha net görürüz.

Din, ehlinin elinde sihirli bir değnek gibidir. Kızlarını diri diri gömen, köleliği sıradanlaştıran, zulmü hayatın parçası yapan bir toplumu dönüştüren Hz. Muhammed bunun en güzel örneğidir. O, “Ben son peygamberim. Benden sonra peygamberlik makamı yoktur” demesine rağmen, vefatından sonra bu makamı zorla ele geçirmeye çalışanlar dini siyasete alet etmiş ve iktidar yarışına girmişlerdir. Hatta bu hırs yüzünden peygamberin naaşını bile defnetmeyi geciktirmişlerdir. Benzer örnekler İslam’dan önceki dinlerde de görülmüştür.

Din; vicdan, ahlak ve huzurdur. Nimete şükür, işe dua, hataya tövbe; insanın iyi insan olmasını sağlayan manevi araçlardır. Ancak günümüz insanı dinden ziyade teknolojiyi rehber edinmeye yönelmiştir. “Allah görür” anlayışı, yerini MOBESE kameralarına, parmak izi analizlerine ve DNA incelemelerine bırakmıştır. Fakat tüm teknolojik imkânlara rağmen suç oranları artmakta; hırsızlık, gasp ve taciz olayları eskiye göre daha fazla görülmektedir. Yani teknoloji dinin yerini alamamıştır.

Binlerce yıl önce Sümerlerin taşlara işlediği rükû, secde ve kıyamdan oluşan namaz, bugün bile en iyi fiziksel ve ruhsal egzersizlerden biridir. Oruç aynı şekilde insanın bedenine ve zihnine şifa verir. Kurban kesip hayırda bulunmak, dua etmek, tövbe etmek insanın manevi ihtiyaçlarını karşılayan önemli eylemlerdir.

Bize göre insanlık için en hayırlı yol; siyasetin ve çıkar gruplarının elinden kurtarılmış bir dindir. İbadethaneleri şatafattan uzak, kurbanı kan akıtma değil; paylaşma ve yardımlaşma olarak gören, tövbeyi iç huzurun kapısı kabul eden bir din anlayışı toplumlara huzur verir. Minarelerden kulak tırmalayan sesler yerine huzur veren bir ibadet ortamı, dünya için daha barışçıl bir gelecek sunar.

Kâfirun Suresi’nin mesajında olduğu gibi herkesin kendi inancını özgürce yaşayabileceği, kimsenin kimseye karışmadığı, politikanın ve iktidar mücadelelerinin dışında bir din; hem bireysel hem toplumsal huzur için vazgeçilmezdir. İşte bunun için din gereklidir diye düşünüyoruz dostlar.