DEPREM DÜRTERKEN

Abone Ol

Atalarımız "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az" dese de, biz tehlikeyi tınlamamaya tam gaz devam ediyoruz!

​Ülkemiz, bir deprem bölgesi. Son aylarda artan ve sıklaşan bir deprem fırtınası yaşıyoruz. Henüz iki yıl önce on binlerce canımızı kaybettik. Son yüz yılda, yüz binden fazla insanımızı yitirdiğimiz gerçeğini görmezden geliyoruz.

​1999 Kocaeli, 2023 Kahramanmaraş... Sadece büyük felaketler mi aklımızda kalmalı? Ya unuttuğumuz, tınlamadığımız küçük depremler ve az sayıdaki can kayıpları?

​Başka bir yerde binlerce can kaybı olduğunda üzülüyor, kendi ülkemizdeki küçük kayıpları ise "reyting yapmıyor" diye görmezden geliyoruz. Hatta televizyonlar bile haber yapmıyor.

​Gelin, bu kayıplardan biri bizim evimiz olduğunda ne hissedeceğiz, düşünelim:

​Hafif bir depremde sadece bizim evimiz çöktü. Sigortamız yoktu. Borcunu ödeyemediğimiz evimiz saniyeler içinde yok oldu!

​Lütfen durun ve bu dehşeti hayal edin:

​Çöken evin altında yaşlı anamız ile küçük bebeğimiz kaldı!

​Şimdi ev derdini unuttuk. Ambulans, itfaiye, araç gereç yetersiz.

​Enkazdan sesler geliyor:
· ​Kim kurtarılacak?
· ​Bizi doğuran anamız mı?
· ​Süt kokan minik yavrumuz mu?
​Kimse bu habere bakmayacak, çünkü "sadece bir ev yıkılmış, sadece iki kişi enkaz altındaymış." Size de böyle bir haber ilgisiz gelmemiş miydi?

​Enkaz altında iki can var. Kurtarma ekipleri gelse bile, belki sadece birini kurtarabilecekler. Hangisini seçecekler?

​Japonlar 9 şiddetindeki depremde kimsenin ölmemesi için önlem alıyormuş. Bize ne? Biz siyasi tartışmalarımızla, günlük koşturmacamızla meşgulüz.

​"Sahi, kaç ölü varmış depremde? Lan boş ver, Allah korumuş, sadece bir ev yıkılmış, iki ölü
varmış."

​"Deprem dürtüyor..." Dürtsün. Bizim için hayat devam ediyor.

​"Naaptın, oğlanı sokabildin mi işe?”