Bizim çocukluğumuzda, ‘Kuraklık, sıcaklık ve susuzluk geleceğin savaş nedeni olacak” derlerdi. Gelecek, beklenenden daha erken geldi !
Dünyamız sürekli yenileniyor. Bilim adamları dünyaya her yıl yağan yağmurlarda ne bir gram eksiklik ne de bir gram fazlalık olmaz diyorlar. Aksini ispatlayamayacağımıza göre “öyledir” diye düşünüyoruz. Ama kafalar karışık. “O zaman bizim şırıl şırıl akan derelerimiz, metrelerce yağan karımız ne oldu ?”
Başka yerlere yağıyor !
Petrol, taşların bitkilerin, deniz canlılarının ve cesetlerin erimesinden kaynaklanırmış. Dünyamızın en büyük petrol yataklarının olduğu yerlere baktığımızda ne görüyoruz ? Arap çölleri ? Demek ki günümüz çölleri dünün yeşil denizleri, ormanlarıymış !
Zamanla buralar helak olmuş. Günümüzün yaşanılabilir yeşil dünyasına yakıt olmuş, kömür olmuş, enerji olmuş.
Nasıl ki insanın doğumu da ölümü de sancılıysa dünyamızın yeniden doğuşu için ölümü da elbette sancılı olacak.
Ha bu süreci kolay atlatmak için aklımızı kullanırsak belki atalarımız gibi vahşice ölüm yerine daha hayırlı ve biraz geciktirici ölüme maruz kalırız.
Dünyanın her yerinde orman yangınları arttı. Bizde belki biraz daha fazla. Suçlu aradığımız kadar birazda çözüm ve çareler aramalıyız.
Çare, kesinlikle din tacirlerinin dediği gibi Arapça dua değil, tekbir değil. Çare, Kuran’ın emrettiği gibi akıldır, akletmektir.
Her gün yağmurun yağdı Almanya’da oturduğum şehrin etrafında, derin kraterler vardı. Sanki bize bisiklet binsin diye yapmışlar gibiydi. Mahallenin çocukları olarak bu obrukların içinde akşama kadar bisiklet binerdik. Büyüyünce öğrendim meğer yağmur suyu toplama merkezleriymiş.
Domaniç yerelinde onlarca deremiz yıllarca şırıl şırıl akarken bizlerde arkasından baktık. Sonra hükümet bin günde bin gölet projesi ile her yere gölet yapmayı vaat etti. Çukurca ve Çamlıca yapıldı. Domur, Yeşilköy ve Pazar alanı bizim yerel siyasilerin rant kavgasına kurban gitti.
Yapılan göletlerimiz denetimsizlik ve takipsizlik yüzünden biraz sancılı ilerlese de beldemize katkı sağlamaya başladı, ancak susuzluğumuzu çözmedi. Çözüm, Yeşilköy ve Pazar alanı göletleri idi. Siyasi irade kah yetersiz, kah ilgisiz, kah sa desteksizlikten bu işi bir türlü beceremedi.
Bu fikrin ortaya atıldığı 2013’den beri bizde yazar çizeriz ancak kimse kılını kıpırdatmaz. Bu işi yaptıracak olan tek güç, güç ve ağız birliği yapmış muhtarlarımız, onlara ön ayak olacak kaymakamımız ve Muhtarları arkasına almış encümenlerimizdir.
Bizim çözüm önerimiz, Yangın riskini azaltmak için muhtarlarımız köy girişlerinde, yol kenarlarında kuruyan otların biçilmesi, ilçede belediye başkanı, mahalle muhtarları ile boş arsa sahiplerinin kuru otlarını biçerek veya biçtirerek yangın riskini azaltabilir, içme suyu göletleri için de Kaymakamımız, Belediye Başkanlarımız, Encümenlerimiz muhtarlarımızı arkasına alarak yapacakları siyasi güç birliği ile bu sorunlara çare olabilir !