BİRLİKTE MESUT OLALIM

Abone Ol

İnsan evladı içinde bulunduğu yaşam çevresinin en baskın ve dominant canlısıdır. Bununla beraber şu gerçek göz ardı edilemez: Bir insan doğduğu anda ona bakan, onunla ilgilenen olmazsa kesinlikle hayatta kalamaz. Bu bakım ve ilgi 1-2 saatten ibaret değildir. Yıllar sürer. Çoğu canlıda bu böyle değil; ceylan doğumunu yaptığında yavru karaca hemen dört ayak üzerine kalkar. İnsan evladında bu yeti yoktur. Doğduktan hemen sonra yürüyemez bile. Ancak bu insan ki 15 yaşını doldurduğunda etrafındaki tüm canlılar üzerinde tahakküm oluşturur.

Bununla beraber, insanlığın hayatta kalabilmiş olması gerçek bir mucizedir. Çünkü, lütfen bir tahayyül eder misiniz; Yıl M.Ö. 90.000… Mağara insanları dönemi. Kadın insan yeni doğum yapmış. Bebek ağlıyor. Ağlıyor. Ağlıyor. Ve biraz daha ağlayıp tekrar ağlamaya başlıyor. Gece boyunca ağlıyor. Bebek çünkü. Bebek ağlar. Kabus mu gördü, bir düşüncesi mi kafasına takıldı, altını mı pisledi… Ağlar sonuçta. Ancak M.Ö. 90.000 yılında şöyle bir olay var: etraf çok tehlikeli vahşi mahlukat ile dolu. Fil dişi kadar dişleri olan yırtıcı kediler, devasa cüsseli sürüngenler ve daha nicesi. Bunların hepsi bebeğin sesine gelecektir. Bu kesin. Böyle bir durumda o insan grubunun bebek hakkında vereceği kararı tahmin ediyorsunuzdur. Yani erken evrelerimizde bir çocuğu hayatta tutmanın nasıl zor bir durum olduğu açıkça görülebilir. O ağlayan bebek susmazsa oradaki tüm insanlar ölecektir. Bu durumda o bebek öldürülmelidir. Yaşamın bu dayatmasına rağmen çocuğunu yetiştirmiştir insan. Bu sayede buradayız.

İnsanın en iyi dostu köpektir denir. Köpek aklıma sadakat kelimesini, vefa kelimesini, feda kelimesini getirir. Özgürlük ve itaat kelimelerini aklıma getirir. Köpeklerden öğrendiğim çoğu bilgiyi bir insanın bana sunması mümkün değildir. Ormanda nasıl su içildiğini, uzun koşuda koşu hızlarını sahanın yapısına göre ayarlayıp nasıl daha az yorulunduğunu, alkol müptelası yapılan sokak köpeklerinin üzeri alkol kokanlara niye saldırdığını ve daha birçok bilgiye köpekler sebebiyle haiz oldum. İnsanın en iyi dostu köpek. Peki köpeğin en iyi dostu kim?

Megaloman ve narsist canlılar gibi sürekli kendimizi övmeyelim. Yani insan oluşumuzun bizleri nasıl üstün canlı statüsüne koyduğunu bir müddet bilincimizin altında tutalım ve farklı mevzular hakkında lisân edelim;

Karartıcı. Böyle bir şey duydunuz mu hiç? Bu bir cihaz. Ampülün tam tersini yapıyor. Düğmesine bastığınızda ortam bir anda zifiri karanlık oluyor. Bu aslında bir ışık bombası gibi bir şey. Patladığında çok yüksek miktarda ışık veriyor ortama. Bu durum görünür ışığın kaba tabir ile karanlıkta kalmasına neden oluyor. Yani ışıktan çok daha kuvvetli ışık, ışığı kifayetsiz hale getiriyor ve ortam kararıyor. Gündüz vakti açık alan çatışmalarında ortamı aniden karartmak bunu bilinçli yapan tarafa net avantaj sunabilir.

Şu nasıl bir fikir? Alkollü ayran. Ender de olsa kötü fikir olmalı ki iyisinin kıymeti anlaşılsın.

Geri geri yürüyebilen canlılar hangileridir? Hangi canlılar göz ile baktığı yönün tersinde yürüyebilir? İş yine insan evladına geliyor. İlkel dille “sapien” insan demektir. Bizim yöremizde “sabi” ise erken insan anlamına gelir. Yöremizde devletleşen Lidyalılar parayı icat etmeleri ile tanınır. Bu toprakların duygusu ile yoğrulan yöremizin insanı hakkında Antik Mısır Kitabeleri’nde “ilk insanlar” olarak

bahsedilmektedir. Germiyan ile bile kız alıp-verip büyümüşüz de Lidyalılar’dan mı içimizde kalıntı olmayacak? Bu mümkün mü? Parayı bulan Lidya Uygarlığı ile üç kıtayı birleştiren Türk Osmanlı Devleti’nin bu topraklarda kurulmuş olması tesadüf olabilir mi?

Yine biz mütevazi olmaya devam edelim.

İnsandan çok bahsettik, bir de insanın “zıddından” bahsedelim biraz; yani robotlardan. Nedense bir çoğumuz için robot insana alternatif olarak ortaya çıkan bir mahlukattır. İnsanın insan için yaptığı bir şeyin insana karşı tavır alacağı falan gibi fantastik düşünceler hepimize azıyla çoğuyla işlenmiştir.

Biz ise konuya farklı bir açıdan bakalım: Hayvanat Bahçesi gibi bir Robot Bahçesi yapabilir miyiz? Çeşit çeşit robotun yeteneklerini sergilediği ve işlek tutulduğu bir merkez.

İnşaat sektörü her daim muhabbet konusudur. Hepimiz ilgi duyarız. Bir şantiyenin yanından geçerken bakarız iş nasıl yapılıyor diye. Neredeyse hepimiz yaparız bunu. İnşaat sektöründe yeni yeni oluşması beklenen akımlardan biri su altı inşaatçılığı. Denizlerin tabanına, su geçirmeyen, dayanıklı, güvenli yapılar inşa edilmesidir söz konusu olan. Bu yapıları çekici kılan nedir? Cevap: İklimsel olaylar. Şiddetli kasırgalar, asit yağmurları, aşırı seviye ultraviole ışını ve daha nice iklimsel etki su altı yapılarına tesir edememektedir. Zaten bu çeşit inşaat mühendislik çalışmaları öncelikli olarak sığınak yapımına odaklanmıştır. Bu durum gerçekten ilgi çekici. Çünkü artık denizden arazi edinmek diye bir kavram ortaya çıkacaktır.

Bu arada su altı – yer altı demişken; New York Metrosu göçtü göçecek. Bildiğin antik metro mertebesinde şu an. Otoriteler yenileme çalışması için devasa bütçe gerektiğinden büyük çaplı bir kaza bekliyor. Kaza olursa ve insanlar ölürse federal devlet kesenin ağzını sonuna kadar açar diye. Ne kadar çiğ ve çirkin öyle değil mi?

İstanbul’da oldukça tercih edilen ulaşım yöntemlerinden biri; scooter. Elektrikli ve direksiyonlu kaykay yani. Emniyet birimleri bunları kullanmayı düşünmüyor mu acaba? Yaya polis memurunun 1,5 km yakınında bir saldırgan etrafa dehşet saçıyorsa söz konusu memurun oraya intikal edişi yürüyerek (ya da koşarak) neredeyse 10 dakikayı bulurken scooter ile gitse bu süre 3 dakikaya inebilir. Bu sayede zanlı etrafına zarar veremeden etkisiz hale getirilebilir. Biliyorum; entel&tembeller gibi fular sallaya sallaya scooter ile tur atmak akla geliyor. Ama işte durum pek öyle değil.

Peki biraz da ordudan, askeriyeden bahsedelim; sivil havacılıkta paraşütle atlama yapan çoğu kişi iki kişi olarak bu atlayışı gerçekleştirmektedir. Bu sayede amatörler profesyoneller ile atlayış gerçekleştirme imkanına sahip olur. Peki askeri paraşütle indirmelerde niye piyade ikili atlamıyor? Bu sayede iniş esnasında atış yapma imkanı da daha rahata gelir.

Şu sıralar Dünya’nın önde gelen silahlı kuvvetlerine sahip ülkeler paraşütle tank indirebilmenin yollarını arıyor. Ve ancak bu arayış yaklaşık yarım yüz yıldır devam ediyor.

Halihazırda TSK envanterinde bulunan Chinook model, çift pervaneli nakliye helikopterleri tank taşıyabilmektedirler. Ancak bu paraşüt yordamıyla değildir.

Hakkında pek az şey bilinen askeri manevra arayışlarından biri ise taarruz helikopterleri taşıyan nakliye uçağıdır. Buna göre örneğin ülkemizin üretmekte olduğu Atak helikopterlerini Lockheed firmasının ürettiği Galaxy C-5 dev Jumbo jetlerin içine dolduruyoruz ve uzun menzil mesafe alıp bu helikopterleri operasyon sahasının üzerinde boşaltıyoruz. Helikopterler düşüş halinde uçuş haline

geçiyor ve sonrasında ortalığı darma duman ediyoruz. Bu anlatının detayı şöyle; Evet, Lockheed Galaxy C-5 helikopterleri taşıyabiliyor. Ve ancak bunları uçuş esnasında maalesef tahliye edemiyor.

Konular konu açar, açılan konular konuyu kapar. Kapanan konu açılanında var olduğu için konu konu içinde yaşar. Yani ananemizin deyişiyle; “Laf lafı açar.”

Diyarımızın bize öğrettiği en ilkel öğretiyi Domaniç’ten tüm yurda anlatmakta vardır muhakkak fayda: Dağa sadece tırmanılmaz; dağ aşılır.