Çocukken çok kullandığımız bir cümleydi; “Sana belediye baksın”

Peki sana belediye baksın ne demek ?

Vallah bilmiim

Bilmeden sarf ettiğimiz bu cümle zaman geldi gerçek oldu ya hayret doğrusu !

Sosyal Devlet, Sosyal Belediye, Sosyal Adalet…

Bu kavramlar, devletin halkı arasında makası açmaması anlamına gelir.

Bir kesim milyonlar içinde yüzerken, diğer kesim açlık ve sefalet için de olmaz, olamaz.

Bunun çaresi ise işçiyi patrona ezdirmemek, müşteriyi bakkala kazıklatmamak, memuru devletin baskısından korumaktır. Sosyal devletlerde sendika diye çalışan kesimin haklarını koruyan oluşumlar vardır. Bizde de vardı. Ancak biz bu sendikalarımızı siyasallaştırdık. Siyasi partilere bölüştürdük. Çoğunu hükümet satın aldı. Hükümetin sendikasına kaydolursan iş buluyor ekmek buluyor ancak karın tokluğuna çalışıyorsun. Muhalefetin sendikasına üye olduysan belki işsiz kalmıyorsun ama sürekli diken üstündesin, memleket memleket gezdiriyorlar.

Sendikalar gücünü grevden alır. Siz son yıllarda çalışanların hakkını almak için grev yaptığını duydunuz mu ? Grev yasak…

Sosyal Devlet, Sosyal Belediyecilik bambaşka bir hal aldı.

Çalışanlar arasında sosyal adaleti koruması gerekenler, sosyal devlet adı altında halka aş, ekmek, yiyecek ve harçlık vermeye başladılar. İşin en kötüsü de dilenci durumuna düşürülen halk buna şükretmeye başladı. “ BEN NEDEN YARDIMA MUHTAÇ HALE GELDİM” diye onurlu bir duruş sergileyip sorgulamak yerine dilenciliğine şükretmeye başladı. Karın doyurmak ile beslenmeyi karıştırdı. Tatili gavur icadı, çalışıp kazandığı ile iyi bir araba almayı materyalistlik olarak, dünya malına göz dikme olarak görmeye başladı.

Onurun gururun yerlere serildiği herkesin çalışıp üretmek yerine yan gelip yatarak yardımlarla karnını doyurması iyi bir şeymiş gibi lanse edilmeye başlandı.

Hatta sömürenler o kadar ileri gitti ki, fakirler zenginlerden 500 sene önce cennete gidecek diye televizyonlarda resmen dalga geçildi de yine de alkışlandı.

Yardıma muhtaç hale gelenler her nedense yahu bunlar dün bizim gibi vatandaşken nasıl oldu da bu kadar katları yatları oldu diye sormadı. Fakirler 500 sene önce cennete gidecek diyen şeyhler neden zırhlı araçlarda, saray yavrusu evlerde, milyon dolarlık sermayeleri nereden oldu diye sormadı sorgulamadı.

Makas açıldıkça açıldı. Zenginler hiç vergi ödemeden milyon dolarlarına milyonlar katarken, küçük esnaf battı, çiftçi battı. Üretim bitti devlet emeklilere zam bile yapamaz hale geldi.

Son yerel seçimlerde belediye başkan adaylarının vaatlerine dikkat ettik de , emeklilere yardım edeceğiz diyorlardı. Fakirlere süt vereceğiz diyorlardı. Okul da aç çocukları doyuracağız diyorlardı. Kimi çaresiz kimi onursuz garibanların oylarını parayla satın alıyorlardı.

Ne demişler; “ Bugün para alan yarın emir alır” Emri kim verecek ? Parayı veren. Para kimde ? Belediye de belediye parayı nereden bulur ?

“Sana belediye baksın” derken kendimize nasıl kazık attığımızı, bindiğimiz dalı nasıl kestiğimizi, kendi kuyumuzu kendimizin kazdığını ne zaman anlayacağız ?